• Duygusal Çevikliğin Kolaylaştırıcı Hafifliği

    Duygusal Çevikliğin Kolaylaştırıcı Hafifliği

    Duygusal çeviklik bir yazılım veya projenin teknik özelliklerinin tanımlanması gibi, iş rolleri ve süreçlerdeki değişime uyum kapasitesinin tanımlanmasıyla ilişkilidir. Söz konusu değişimin yerine gelmesinin insana özgü en derin işleyiş olan duyguyla ilişkisi koparılamaz. Verimli iş sonucunu bağımlı değişken olarak ele alırsak bağımsız değişkenlerin başını duygusal çeviklik çeker. Değişimi hızlandıran da köstekleyen de insan faktörüdür. Duygu değişirse herşer değişir.

    DEVAMINI OKU
  • Çevik Liderlik

    Çevik Liderlik

    Çevik liderlik genel olarak farklı durumlar, özellikle de yeni, değişen ve belirrsiz koşullar altında dahi doğru bir şekilde liderlik yapabilmek olarak tanımlanıyor. Bunun için gerekli olan liderlik özellikleri ise, belirsizlikle mücadele edebilme, merak, yaratıcılık, cesaret, duygusal dayanıklılık, eleştirel düşünme, vizyon ve esneklik olarak listelenebilir. Çevik liderlik aslında ne yapılması gerektiğinin belirsiz olduğu durumlarda ne yapılacağının bilinmesi olarak da özetlenebilir.

    DEVAMINI OKU
  • Deneyim mi, Yetenek mi?

    Deneyim mi, Yetenek mi?

    İşsizliğin kol gezdiği günümüz işgücü piyasasında, akıllıca seçim yaparak adayları işe almak hiç bu kadar zor ve önemli olmamıştı. Özellikle son elemeye kalan adaylarımız gerçekten yetenekli ve deneyimliyse, nasıl karar vereceğiz? Birbiriyle kol kola olabilen bu iki nitelik nasıl ayırt edilir? Hangisine öncelik vermek gerekir? Bu konu makalede “hayatta kalma ve değişime uyum sağlama becerisi”, “adanmayı ve verimliliği öngörme” ve “zihin haritaları ve kurum kültürüne uyum” boyutları üzerinden ele alınmıştır.

    DEVAMINI OKU
  • Tutumların Müzakere Sürecine Etkisi Nedir?

    Tutumların Müzakere Sürecine Etkisi Nedir?

    “Olumlu ya da olumsuz tutumu belirleyen ve besleyen temel unsurlardan biri hangi zihniyet modeline yakın olunduğudur. MIT’li araştırmacılar kısa bir süre önce stresle müzakere arasındaki ilişkiyi inceledi ve büyüleyici bir sonuca ulaştı: Stresin fizyolojik belirtilerinin olduğu bir ortamda müzakereye olumlu tutumla yaklaşanların yaklaşık % 10’u, olumsuz tutumla yaklaşanlardan daha iyi anlaşmalar yaptı ve fırsatları daha net görebildi. Olumlu tutumdakilerin müzakere süreci ve karşı tarafla ilişkileri açısından daha avantajlı oldukları gözlemlendi. Ticari çevredeki müzakere süreçlerini on beş yılı aşkın bir süredir inceleyen Jonathan Sims, olumsuz zihin tutumları ve buna bağlı olarak ortaya konan davranış biçimleri ile ilgili bulgularını “müzakerede başarının ve başarısızlığın ayrılmaz anahtarları” olarak açıklıyor. Sims’e göre, bu uygunsuz zihniyet tutumlarının bir listesi aşağıda:1-Kendini sınırlayanlar (Self-limiting expectations)2-Konfor alanında kalanlar (Comfort seeking) 3-Çok taviz verenler (Attitudes to money) 4-Ataletsizler ( Inertia) 5-Zayıf iradeliler (Lack of self-control) 6-Aşırı hırslılar (Drivers) 7-Güç meraklıları (ego) 8-Kendilerine odaklananlar (Self absorption) Sonuç

    Müzakerenin amacı “”her iki tarafın ihtiyaçlarını tatmin eden ve mutlu oldukları bir anlaşmaya varmak”” olarak görüldüğünde tarafların ikisinin de kazandığı ve fırsatların değerlendirildiği sonuçların alınmasını sağlar. Ancak hedef, “tarafların mutluluğuna bakılmaksızın, masaya koyulanların yüzde 100’ünü almak”” olduğunda, kötü duygular, sert sözler, sömürü ve enkaza dönüşen ilişkiler gözümüzün önünde canlanır. Bir müzakereci olarak yeteneklerinizi keşfetmek güveni geliştirecektir. Müzakereyi, gerginliği gidermek için stratejiler geliştirmek ve onu geride bırakıp kaçmak için değil, sizin için etkili olan olumlu bir kuvvet olarak kucaklayabilirsiniz.”

    DEVAMINI OKU
  • Değişim, En İyi Yaptığınız Yerde Saklı: Değişimden Dönüşüme Bir Güçlendirme Öyküsü

    Değişim, En İyi Yaptığınız Yerde Saklı: Değişimden Dönüşüme Bir Güçlendirme Öyküsü

    Bu makalede Kordsa’nın iplik ve kord bezi üreticiliğinden , teknolojiye yatırım yapmayı seçerek ve aynı zamanda ‘güçlendirme’ markası haline gelmesiyle birlikte global pazarın lideri durumuna dönüşmesi ele alınırken bunu nasıl başardıklarından da söz ediliyor.

    DEVAMINI OKU
  • Sürdürülebilir Öğrenme ve Değişim İçin Zengin Öğrenme Tasarımları

    Sürdürülebilir Öğrenme ve Değişim İçin Zengin Öğrenme Tasarımları

    “Nasıl bir dünyada öğreniyoruz?” “Güncel öğrenme eğilimleri neler?” Bu sorular, eğitim profesyonellerinin en çok üzerinde durduğu sorulardan. Özetle, yeni dünyada, öğrenenler daha aktifler, içerik zenginliği ve ağ merkezli erişim kolaylığı, öğrenme deneyimlerini yepyeni bir boyuta taşıyor.

    DEVAMINI OKU
  • Öğrenme ve Değişim: Bilgiden Davranışa Bir Yolculuk

    Öğrenme ve Değişim: Bilgiden Davranışa Bir Yolculuk

    Öğrenme gereksinimi ve amacı hayatı anlamlı kılma çabasıdır. İnsan öğrenerek hayata uyum sağlar ve hayatı anlamlandırır. İnsanın yaşamını sürdürmesi ve başarılı olması büyük ölçüde çevresindeki değişmelere uyum sağlamasına bağlıdır. Etkin uyum sağlama ise öğrenmeyle mümkün olur. Her şeyin çok hızlı değiştiği zamanımızda, değişime uyum sağlamanın yolu öğrenmeden geçer. Doğru bilgiyi etkili bir şekilde elde etmek, özümsemek ve uygulamak günümüzde anahtar bir beceridir. İşte bu da ancak öğrenmeyle elde edilebilir. Yani artık günümüzde ve yaşadığımız ortamda performansımız, değişime uyum sağlama ve öğrenme becerimizle değerlendirilmektedir.

    DEVAMINI OKU
  • Değişimin Hayat Bulduğu Öğrenme Basamakları

    Değişimin Hayat Bulduğu Öğrenme Basamakları

    İstediğimiz tutumumuzu değiştirip, istediğimiz davranış şeklini geliştirebilsek. İş hayatında herhangi bir yetkinliğimizi geliştirmek istediğimizde insan kaynaklarından uygun hapı alıp, ertesi gün işe geldiğimizde o yetkinliğimiz gelişmiş olsa ne kadar kolay olurdu. Burada ilginç olan aslında bu düşüncenin bile tutum değişikliğinin basamaklarından ilk ikisini içermesidir. Thomas Gordon ve Noel Burch tutum değişikliği sürecini dört basamakta ele almıştır. Bunlar sırasıyla bilinçsiz-yöntemsiz, bilinçli-yöntemsiz, bilinçli-yöntemli ve kendiliğinden (bilinçsiz) yöntemlidir. Bu süreçte duyguyu yönetmek ve alışkanlığa döndürdüğümüz süreci tekrar değerlendirebilmek önemlidir.

    DEVAMINI OKU
  • Öğrenme ve Değişim Sürecinde Davranış Değişikliği İçin Örnek Uygulamalar

    Öğrenme ve Değişim Sürecinde Davranış Değişikliği İçin Örnek Uygulamalar

    Öğrenmeye bağlı davranış değişikliğinden söz etmeden önce öğrenmenin ne olduğunu tanımlamak yerinde olacaktır. Öğrenmek için, bilgiyle tanışmak, bilgiyi yorumlayarak kavramak, karşılaştırma yapmak ve uygulayarak deneyim yaşamak gerekir. Öğrenmenin gerçekleştiğini anlayabilmek için alınan bilgiye veya davranış değişikliğine yönelik verileri almaya ihtiyaç vardır. Örneğin, kek yapmayı teknik olarak hepimiz biliriz. Fakat keki istediğimiz gibi yapamayabiliriz.Bilgi kullanılmadığı sürece davranışa dönüşmez. Davranışa dönüşebilmesi için bireyin önce bilgiyi kullanmaya ikna olması ve istek duyması sağlanmalıdır. Bundan sonra hayatının hangi alanında etkili olacağına, bunu hangi amaçla kullanacağına karar verir. Kişi kararını verdikten sonraki süreçte uygulamaya geçer ve bilgiyi davranışa dönüştürür.İnsanlar sonucundan memnun kaldıkları davranışları tekrar eder. Ortaya çıkan davranış değişikliğinin uzun süreli olması bireyin göreceği fayda ve alacağı takdirle ilgilidir. Gösterdiği davranış değişikliğinin dışarıdan fark edilmesi ve olumlu geri dönüşler alması devamlılığı ve istek derecesini etkileyecektir.Değişimin gerçekleşmesinde etkisi büyük olan başka bir unsur kişilik özellikleridir. Hırsı, öğrenmeye ve değişime açıklığı yüksek bir kişi istediği sonucu alana dek karar verdiği davranışı uygular. Tam tersi özelliklere sahip bir kişi ise bilgiyi kullandığı halde beklediği sonucu alamazsa davranış değişikliği konusundaki gayretleri uzun süreli olmayacaktır.Kısacası öğrenmenin davranış değişikliğine yol açabilmesi için, kişilik özelliklerinin yanı sıra, bilgiyi alan bireyin kaynağa inanması, sağlayacağı faydaya ikna olması ve güvenmesi önem taşır. Ayrıca bağlı olduğu yöneticisinin de eğitim içeriğine vakıf olması ve desteklemesi gerekir. Çünkü pratik yapma sürecinde destekleyici olmak, takibi ve devamlılığı mümkün kılar.

    DEVAMINI OKU
  • Eğitim Alanında Neler Oluyor?

    Yıllarca bu alana emek vermiş ustaların çoğu eğitimciliğin doğal bir başkalaşım geçirdiğinde hemfikirler.2003 yılında ASTD (Amerikan Eğitim ve Gelişim Birliği) tarafından yapılan “Geleceğin Haritası: İşyeri Öğrenme ve Performans Yetkinliklerini Biçimlendirmek” başlıklı araştırmada mesleğe verilecek isimle ilgili tercihler de sorgulanmıştı. 1300 kişinin katıldığı çalışmada, “eğitim ve gelişme”yi tercih eden yüzde 31’e karşılık katılımcıların yüzde 31.9’u da “işyeri öğrenme ve performans geliştirme” terimini seçmişti. “İK geliştirme, işgücü geliştirme” ve “eğitim” tercihleri yüzde 1.4 ile en sonlarda yer almıştı. 1999 yılından itibaren ASTD2nin temsil ettiği alanı ve mesleği “işyeri öğrenme ve performans geliştirme” (WLP) uzmanlığı olarak nitelemeye başladı. Artık ASTD’nin bütün metinlerinde eğitim ve gelişimin yerini işyeri öğrenme ve performansı deyimi yer alıyor. Baltaş-Baltaş olarak biz de, bu değişim sürecindeki yeni kavramlaşmayı Kurumsal Strateji Odaklı Öğrenme (KSÖ) tanımıyla anlatmayı tercih ediyoruz. Gerçekten de profesyonel anlamda öğrenme etkinliklerinin kurum stratejilerini desteklemesi hatta o stratejilerin bir parçası haline gelmesi, eğitimlere yapılan yatırımları anlamlı kılar. Bir kurumda en alt kademelerde yer alan çalışanlardan üst yönetime kadar tüm çalışanların stratejilerle uyumlu iş tutum ve davranışları göstermesi, bireysel ve kurumsal performansına ve iş sonuçlarına doğrudan yansır.

    DEVAMINI OKU
  • Dünya değişiyor, ya Biz?

    Değişim yönetiminin kullandığı araçlardan en vazgeçilmezi iletişim. Gerek içeride, gerek dışarıda iletişim yapmadan değişimi yönetmek mümkün değil. Çünkü her ne kadar değişim yukarıdan aşağıya doğru başlatılsa da, artık aşağıdan yukarı katılım ve kararlılık sağlanmadıkça başarıya ulaşmıyor. Katılım ve kararlılığı sağlamak ise “insan”ı bu sürece hazırlamakla mümkün. Bu süreçteki ilk belirgin aşama personel yönetiminden insan kaynaklarına geçişle oldu. Bu yalnızca bir isim değil, aynı zamanda bir paradigma değişikliğiydi. Şimdi ise benzer bir kırılma noktası yaşanıyor. Örneğin, İnsan Sermayesi, Yetenek Yönetimi vb. pek çok şey söylenebilir. Hepsinin başında, insanı kaynak olarak değil, sermaye olarak görüp görmeme konusu var. Kömür, odun ve petrol kaynaktır. Para bile kaynak değil, üretime girdiği zaman sermaye haline gelir. Burada da böyle bir dönüşüm olacak.

    DEVAMINI OKU
  • Ya Bir Yol Bulacağız, Ya bir Yol Yapacağız!

    Ya Bir Yol Bulacağız, Ya bir Yol Yapacağız!

    “Bir gün önce yaptığımız yorumu, bugün yeniden gözden geçirmeyi gerektirecek hızda ve kapsamda bir değişim ve dönüşüm dönemecinden geçiyoruz.. Çalışma hayatı, bu değişimin yarattığı ivmeyle bize yeni imkanlar sunmaya hazırlanıyor, hayat karmaşıklaşıyor. Bilgi ekonomisi, genç insanlara ve bu değişime ayak uyduranlara hızlı ilerleme, daha çok başarma, daha çok aranan ve istenen bir çalışan olma imkanı sunuyor.”

    DEVAMINI OKU
  • Bilgi Yönetimi ve Değişim

    Bilgi Yönetimi ve Değişim

    Bazen değişimin ve yeni fırsatların farkına varmamız çok uzun sürer. Ancak bilgiye sahipsek ve sahip olduğumuz bilgiden yeterince yararlanabiliyorsak, değişime hazır olabiliriz ve hatta onu kendimiz için bir fırsata çevirebiliriz. Organizasyonların bilgi sermayesi, yüksek değerli ürünlerin meydana getirilebilmesi için elde edilmiş bir stoktur. Bu stok ancak organizasyonel öğrenme ile akışkan hale gelebilir, çünkü akış, stoklanan bilginin organizasyon tarafından özümsenmesi ve benimsenmesini sağlar. Bunu sağlayacak kurum kültürü, yapısal yeterlilik ve güven ortamına sahip olmayan organizasyonlarda, bilgi stokundan yeterince yararlanmak mümkün olmaz.

    DEVAMINI OKU
  • Değişime Bu Direnç Neden?

    Değişime Bu Direnç Neden?

    İnsanlar kendilerinin modern ve gelişmeye açık olduğunu düşünmeye yatkındır. Sokağa çıkıp değişimi sorsanız, herkes olumlu görüş belirtir. “Değişim mi? Evet, çok önemli”, “Değişim olmazsa gelişme olmaz” gibi. Bu görüşlere bakarsak, iş yaşamında da değişimi gerçekleştirmenin kolay olduğunu düşünebiliriz. Ancak aksine, insanlar çoğunlukla değişime direnç gösterir. Değişimle ilgili tutumlarla davranışlar arasında bir uçurum göze çarpar. Bu uçurumun nedenlerini bireysel ve kurumsal olarak iki grupta toplayabiliriz: Değişimin Karşısındaki Psikolojik Engeller ve değişimin karşısındaki kurumsal engeller.

    DEVAMINI OKU
  • Değişmek Zorunda Olduğumu Biliyorum da, Nasıl Yapacağımı Bilmiyorum

    Değişmek Zorunda Olduğumu Biliyorum da, Nasıl Yapacağımı Bilmiyorum

    İnsanlar vardır, değişim deyince taş kesilir, yengeç gibi içlerine kapanır ve savunmaya geçer… İnsanlar vardır, değişimde filizlenir, boy atar, çiçek açar… “Değişime uyumlu” kişiler yeni koşullar karşısında yalnızca uyum sağlamakla kalmaz, değişimden beslenir, büyüyerek gelişirler. “Hayatın her gün bir önceki günden farklı olduğu” çağımızın karmaşık iş ortamlarında, değişim ve değişime uyum kaçınılmazdır. Kurumları ve giderek toplumları ileri götüren değişimi tetikleyen ve değişime önayak olan kişilerdir. Bu tür kişilerin başarısı ise değişimi içine sindirmekte zorluk çekmeyen, değişime arka çıkan insanların varlığına bağlıdır.

    DEVAMINI OKU
  • Kurumlarda Kültür Değişimi

    Kurumlarda Kültür Değişimi

    “Kurumsal değişim projesi uygulayan şirketlerin yüzde 70’i, “insan kaynakları uygulamaları” nın çok önemli olduğunu ifade etse de, sadece %10’u insan kaynağını ve insan kaynakları uygulamalarını değişim sürecine dahil ediyor. Pek çok değişim projesinde, değişimin” finansal ve yapısal” yönüne ağırlık verilirken, aynı değişimin çalışanlar üzerindeki etkileri öngörülemediği için bu projeler çok sancılı oluyor, verimlilik düşüyor, hatta pek çoğu başarısızlıkla sonuçlanıyor.

    “Değişime direnen” değil, “değişimin bir parçası olacak” çalışanlar yaratabilmenin yolu ise, bu yeni vizyonu çalışanlar için anlamlı kılacak her türlü iletişim kanallarını kullanmak, geleceğe dair soru işaretlerini ortadan kaldırmaktan geçiyor.”

    DEVAMINI OKU
  • Dokunabilen ve Dokunulabilen Lider Olmak

    Dokunabilen ve Dokunulabilen Lider Olmak

    Birden çok insan bir hedefe ulaşmak için bir araya geldiğinde liderliğe ihtiyaç duyulur. Hedefleri ve içeriği ne olursa olsun, üyeleri kimler olursa olsun her grubun yönetme ve yönetilme ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı seminerlerimizde katılımcılarımızla birlikte çok net gözlemlemekteyiz. Görevi aktarırken lideri belirlemediğimiz çalışmalarda, ekipler de kendi liderlerini seçmezlerse ekibin başarılı olma olasılığı çok düşmekte, grubun içinden doğal lider ya da liderler çıkmaktadır. Doğal lider çıkmasının sakıncası, bazen grubun istemediği kişilerin öne çıkabilmesi ya da birden fazla kişinin aynı role talip olması, bunun sonucunda grup içinde çatışma yaşanmasıdır: “aynı gerçek hayatta olduğu gibi”.

    DEVAMINI OKU
  • Geride Kalan Sendromu ve Çözüm Önerileri

    Geride Kalan Sendromu ve Çözüm Önerileri

    Köklü değişim ve küçülme süreçlerinde, işini koruyabilen çalışanların yaşadığı olumsuz deneyimler geride kalan sendromu olarak tanımlanır. Küçülmeyi izleyen geçici verimlilik artışının ardından gelen hızlı verimlilik düşüşü, moral bozukluğu, sağlık sorunları ve çatışmalar bu dönemin en sık rastlanan sonuçlarıdır. Çalışanlarda şaşkınlık, korku, duygu körelmesi, depresyon, diğer zihinsel ve duygusal tepkiler gözlemlenir. Sağlıkla ilgili olarak görülen başlıca belirtiler ise, uyku bozukluğu, yüksek tansiyon, aile içi çatışmalarda artış, yüksek kaygı ve karamsarlıktır. Kriz dönemlerinde çalışanların yaşadığı olumsuzluklar uzun vadede kurumun etkinliğine ve iş sonuçlarına zarar verir. Lider davranışı benimseyenlerin alması gereken önlemler kısaca bireysel, kurumsal ve liderlik düzeyinde olmak üzere üç boyutta incelenebilir.

    DEVAMINI OKU
  • Kadın Liderin Ayak Sesleri…

    Kadın Liderin Ayak Sesleri…

    Harvard İş Yönetimi Okulu’ndan Rosener, kadınların, geleneksel liderlik rolünü en az erkekler kadar sürdürebilirken, içlerinden gelen farklı bir liderlik biçimine de sahip olduklarını söylüyor. Bu olguyu kadınların toplumsallaşma süreci ve meslekteki yaşantıları ile açıklıyor. Rosener kadınların liderlik tarzını “etkileşimci” ve “dönüşümcü” olarak niteliyor. Geleceğin lideri, “erkek” gibi mücadeleci ve sonuç odaklı, “kadın” gibi paylaşmacı, geliştirici, güven ve işbirliği odaklı olmak zorunda.

    DEVAMINI OKU
Personova Kişilik Envanteri Testi