• Y Kuşağının Geliştirmesi Gereken Becerileri

    Eğitimlerimizde Y kuşağı çalışanlardan en sık duyduğumuz sorun “Dikkatimi toplamakta zorlanıyorum, hemen dağılıyorum, zamanımı iyi yönetemiyorum” oluyor. Y kuşağının teknolojiyi çok iyi kullanması, hızlı olması ve çabuk öğrenmesi sebebiyle yöneticileri, en temel beceriler konusunda gelişmeye ihtiyaç duyduklarının farkında olmayabiliyor, dolayısıyla aslında önem kazanan onları kendilerini yönetecek becerileri geliştirmeleri için desteklemek ve yönlendirmek oluyor. Hızlı ve kısa zamanda sonuç almak istemeye odaklanmış olmaları sebebiyle uzun vadeli zaman yönetimi konusunda sorun yaşayabiliyorlar. Zaman yönetimine yardımcı olmak için öncelik belirlemeyi öğrenmeleri gerekiyor.

    DEVAMINI OKU
  • Y Kuşağına Hazır Kurumlar

    Günümüzde büyük şirketler yeni mezunlar arasından en iyilerini şecme imkânına sahip olmak ve bu potansiyeli kendilerine çekmek için alışa gelmiş yolların dışında bir çok farklı yollar deniyorlar. Bu yeni mezunlar Y kuşağı olarak tanımlanmakta ve iş hayatı ile ilgili kendilerinden önce gelen kuşaklardan farklı beklenti ve ihtiyaçlara sahiptirler. Büyük şirketlerin yeni mezunlara, şirket kültürlerinin onlara ne kadar uygun olduğuna ikna etmek için ve Y kuşağınıntaleplerini karşılamak için önemle vurguladıkları ve “avantaj” olarak sundukları özellikler, çalışma şartları, izinler ve sosyal sorumluluk olarak üç başlık altında toplanabilir. Çalışma şartları ile ilgili sunulan özellikler esnek çalışma saatleri, evden çalışma imkânı ve çalışan olarak istedikleri zaman şirketinde ihtiyaçları ile örtüşecek şekilde geçici süreli olarak yarı zamanlı çalışma şekline geçiş imkanı sayılabilir. Otorite kavramına karşı daha az ihtiyatlı olarak yetişmiş bu kuşakta iş yerindeki sorumlulukları yerine getirirken masalarında görünüp görünmeme konusunu önceki kuşaklara nazaran çok daha geri planda tutuyor. Sorumluluklarını evden veya esnek çalışarak zamanında yerine getirebiliyorlarsa bir iş yerinde mesai saatleri boyunca bir masada oturmanın gerekli olmadığını düşünüyorlar.

    DEVAMINI OKU
  • Unilever’de Bir Y Kuşağı Olmak

    Yapılan araştırmalar sonucunda üniversite öğrencilerinin daha çok deneyime inandığı bilinir. Bir işin içine girmekle o işi dinlemek arasında büyük fark görürler. Bu sebeple kendi marka tanıtımlarını kariyer günlerinde yapmak yerine öğrencileri aralarına alan Unilever ile “Y Kuşağı” kavramlarının bağlantılarını bu yazıda bulabilirsiniz. Vizyolarının özünü oluşturan “we work to create a beter future everyday” söylemini merkeze alarak, değerlerini, sahip olduklarını, onları diğerlerinden ayırt ettirecek özellikleri, gençlerin perspektifinden bakarak onların dilinden söylediklerinin altını çiziyorlar.

    DEVAMINI OKU
  • En İyisi Ben Bir Tıklayayım!

    Her şeyin her zaman gelişim ve değişime açık olduğunu bilmiyor değiliz. Ama son zamanlarda çok fazla şey değişti. İnsanlık tarihi bir yana, son 80 yıl diğer tarafa. Bu durum bir ‘hızlı değişim’ bilinci geliştirdi. İnternet bu evrimin ve bilincin gelişimine tuz biber olmakla kalmadı, sebep oldu. ‘Y kuşağı’ da işte tam da bu bilincin ürünü. Her şeyi ‘hızlıca’ denemek isteyen zamanın gençleri, bir kere ‘tıklayarak’ her şeyin içine hızlıca bakmak ve hızla devam etmek istiyorlar. Vakitleri yok. Samimiyet ve birebir ilişkiler onlar için birçok şeyden daha değerli. Resmiyeti unutun. Rahat olun!

    DEVAMINI OKU
  • Alım Kararı ve Fiyat

    Alım Kararı ve Fiyat

    Fiyat-fayda ilişkisi bütün ekonomik fikirlerin temelini oluşturan ilkedir. Bu ilkeye göre, kişinin bir şeyi yapma girişiminde bulunması ancak bu eylem için harcayacağı çabadan daha büyük bir yarar getirecekse anlamlıdır. Finansal kararlarımızda etkili olan bir diğer öğe de harcadığımız parayı bir bedel olarak mı yoksa bir kayıp olarak mı gördüğümüzle ilişkilidir. Karşılığında bir şey aldığımıza inandığımızda, bedel olarak algılamaya eğilimliyiz. Birçok kişi bir spor salonuna üye oluyor ancak kullanabileceklerinin maksimumunda üyeliklerini kullanmıyor. Birçok insan ise, başta spor salonuna gitse de üyeliklerinin sonuna doğru gittikçe spor salonuna daha az gitmeye başlıyor.

    DEVAMINI OKU
  • Krizde Tüketici Davranışları ve Perakende Satış Yöntemleri

    “2008 yılında zirve yapan dünya ekonomik krizi ekonomistleri, üreticileri ve tüketicileri yeni arayışlara yöneltti. Bu ortamda değişim ve ekonomik hareketlilik için neler yapılabileceği pek çok araştırmanın konusu oldu. Avrupa’da yapılan mülakatlarda, görüşülen kişilerin %53’u ekonomik kriz sebebi ile para biriktirmeye başladıklarını belirtmiş. Bu araştırma tüketicilerde mevcut ekonomik krizi daha da körükleyebilecek tüketici davranış biçimlerinin gelişmeye başladığını gösteriyor. Görüşülen tüketiciler ekonomik çöküşün üzerlerindeki baskıyı artırması halinde şu andaki durumda kestiklerinden daha fazla hobi, tatil, giyim kuşam gibi ihtiyari harcamalardan kısacaklarını belirtiyorlar. Bu rapora göre tüketiciler miktar ve fiyat konusunda sınırlama yapıyorlar. Üçü miktar, ikisi fiyatla ilgili beş yöntemle harcamalarını kısıyorlar.
    Harcamaları kontrol altında tutmak, ihtiyaç olmadıkça değişiklik yapmamak, kendi üretimini tüketmek gibi nesnel değişiklikler ile akıllı alışveriş yapmak ve değer aramak gibi fiyatla doğrudan ilgili değişikliklere yönelmişler.”

    DEVAMINI OKU
  • Girişimcilik ve Kültür

    Ekonomilerin büyümesinde, gelişmesinde ve hareketlenmesinde girişimcilik önemli bir rol oynamaktadır. Girişimcilik yenilikçiliği, yaratıcılığı ve risk almayı içerir. Girişimciler, bir toplumda yeni iş sahalarının ve imkanlarının yaratılmasını, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanılmasını tetikler ve desteklerler. Girişimcilik özellikleri, bireyin kişiliğinden, yetiştirilme tarzından ve aile yapısından etkilenmektedir. Girişimciliği belirleyen önemli bir etken de, kişinin içinde bulunduğu kültürdür. 72 ülkede yaptığı araştırmalar sonucunda, kültürleri birbirinde ayıran 4 boyutu belirleyen Geert Hofstede kültürü, her bireyin öğrenmiş olduğu düşünce, duygu ve potansiyel davranış kalıplarını oluşturan beynin yazılımı olarak tanımlar. Hofstede, kültürlerin bireysellik-toplulukçuluk, güç uzaklığı-yakınlığı, belirsizlik toleransı-toleranssızlığı, başarı (erillik)- ilişki (dişilik) olarak dört boyutta farklılık gösterdiğini ve bu farklılıkların her bir kültürün temel öğelerini oluşturduğunu araştırmalarının sonucunda ortaya koymuştur. Hofstede göre bu dört boyut, bir toplumun bireylerinin girişimcilik özelliklilerini de yakından etkilemektedir.

    DEVAMINI OKU
  • Ekonomik Yarar ve Kısa Vadeli Düşünme

    Bize ait olanı korurken, ait olmayan bize zarar verse dahi bize ait olmayanı korumada neden çekimser davranıyoruz? Bu çekimserliğin bedelini ödemeye bizi neler itiyor? Bu konuyu üç farklı soru ile cevaplandırmaya çalışacağız. Balinalar neden yok olma riski ile karşı karşıya iken tavuklarda öyle bir tehlike söz konusu değildir? Neden Akdeniz, Salt Lake’ten daha kirli? Sovyetler Birliğinin dağılması Havyar tüketicilerini neden olumsuz etkiledi?

    DEVAMINI OKU
  • Ya Etkili Lider Ol, Kültürünü Yarat Ya Etkisiz Lider Ol Şirketini Boşalt

    Ya Etkili Lider Ol, Kültürünü Yarat Ya Etkisiz Lider Ol Şirketini Boşalt

    Etkili, motive olmuş, işini sahiplenmiş, işini ve kendisini geliştirebilmeyi öğrenmiş, gözlem yeteneğini arttırmış, yüksek farkındalık seviyelerine erişebilmiş, kurumsal değerlerini özümsemiş, eğitimli, becerili, yetkin bir insan gücü hepimiz için ortak bir hedef olmalıdır. İnsan faktörünün yüksek etkisini daha da artırmak ve çok daha önemli kılmak içinde bir lider olarak ilk adımda “çalışanlarımız şirketimizin en önemli değeridir” olgusunu hissettirecek aksiyonlar, tutum ve davranışlar ile başlamak gerekir. Bir liderin etkinliği o şirketin verimliliği, başarısı ile doğrudan ilintilidir. Liderlerine yatırım yapan, onların gelişim planları ile işe başlayan şirketler, tüm çalışan topluluğuna doğru mesajı ulaştırmada, beklenen hedefleri yaymada ve çalışanların isteklerini ve ihtiyaçlarını tarafsız ve doğru olarak toplamada netlik kazanırlar, çalışanlarının gönüllerine taht kurarlar. Bizdeki en temel yanlış, liderliği “yönetmek – kontrol etmek” olarak algılamamızdan gelmektedir. Asıl olan bir lider olarak aynı zamanda çalışanlara da hizmet edebilmek, onlara destek olabilmek, gelişimlerini sağlamak, ufuklarını açmak, takım olduklarını hissettirmektir. Üç temel yetkinlik başarılı bir liderlik için vazgeçilmez unsurdur: Karakter Yapısı, Güvenilir Olma ve Yetenek Sahibi Olma.

    DEVAMINI OKU
  • Onlar Ermiş Muradına Biz Çıkalım Kerevetine…

    Pamuk prenses, Kül kedisi, Küçük deniz kızı hepsi maceralarının sonunda prenslerine kavuşmuş ve sonsuza dek mutlu yaşamışlardır. Nedense masallar kavuşma ile sona erer. Kahramanların hayatlarının sonraki yılları ile ilgili masalların olmaması ilginç değil mi? Kim bilir belki seneler sonra kahramanlarla karşılaşsak yedi cücelerin evini pırıl pırıl yapan pamuk prenses ve prensini evdeki dağınıklık konusunda tartışırken buluveririz. Büyüdükçe masallardaki gibi sonsuza kadar mutlu süren ilişkilerin kendiliğinden var olmadığını, aslında sürekli çabanın ilişkileri sürdüğünü öğreniriz. İlişkilerin başında romantik partnerimizi idealize etme eğilimi prensimizi veya prensesimizi bulduğumuz düşüncesi zaman geçtikçe yaşam beraber yürünmesi gereken bir yol olduğunda, farklı yol ayrımlarına gelindikçe prensler ve prensesler normal insanlar haline dönüşürler. İlişkilerin mutlu bir şekilde sürdürülebilmesinde değerler, tecrübeler, alışılmış ilişki modelleri bir çok faktörün rol oynadığı bilinmektedir. Bu faktörlerden biriside kişiliğimizdir.

    DEVAMINI OKU
  • Zor Zamanlarda İnsan Kaynakları Stratejisi

    Bu yazımızda, yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz sırasında insan kaynaklarının neler yapması gerektiğiyle ilgili yöneticilerin deneyimleri aktarılmaktadır.

    DEVAMINI OKU
  • 21. Yüzyıl’da Değerler: Oyunun Yeni Kuralları

    Yapılan birçok araştırma, maddi refahın bir dereceye kadar insanların mutluluğuna olumlu katkı sağladığını, ancak tek başına yeterli olmadığını göstermektedir. Robert Lane, ‘The Loss of Happiness in Market Democrasies’ ( Pazar Demokrasilerinde Mutluluğun Kaybı) kitabında bu konuyu araştırmış ve insan yaşamında mutluluğun ait olma, kişisel gelişim ve hakkaniyet gibi parasal karşılığı olmayan değerlerden kaynaklandığı sonucuna varmıştır. Günümüzde, hızla gelişen teknoloji ve artık sınır tanımayan global ekonominin baş döndürücü rekabet ortamı, şirket yöneticilerinin uykularını kaçırmaktadır. Bu ortamda yöneticiler için hisse senetlerinin değeri, kurumların piyasa değeri gibi para karşılığı anlamlar ön plana çıkmıştır. İş dünyasında bugün en çok üstünde durulan, finansal katkının dışında firmalara büyük saygınlık ve güven kazandıracak olan inovasyonun iki önemli alanı eko-inovasyon olarak bilinen çevreci yaratımlar ve düşük gelir düzeyi olan toplumlara hizmet edecek, onların yaşam kalitesini arttırmaya yarayacak ürünlerin geliştirilmesidir. Dünyanın lider firmaları gerçek değer yaratımının kendi çalışanları ve müşterilerinin ihtiyaç ve beklentilerinden başlayarak tüm insanlığın yararına gerek ekonomik gerekse sosyal ve çevresel katkıda bulunmak olduğunu kabul etmiş durumdadırlar.

    DEVAMINI OKU
  • 6 Adımda Uyumlu Değerlere Sahip Kurum Kültürü Oluşturmak

    Bir satış yöneticisi, gazetede kendi şirketinin yapacağı uluslararası anlaşmalarda, paranın müzakere sürecinin bir parçası olması durumunda, o ülke ile iş bağlantısına girmeyeceğini okur ve makaleyi kırmızı bir daire içine alarak, üzerine “Tam isabet!” yazar. Daha sonra bu makaleyi üst düzey bir yöneticiye e-posta ile gönderirken üzerine şöyle bir not ekler: “Kendi değerlerimi yansıtan bir kurumda çalışmaktan gurur duyuyorum.” Duvarda göz alıcı grafiklerle süslenerek yazılmış olan değerler, kendi başlarına bir anlam taşımaz. Değerler, kurumda varlıklarını, yani herkes tarafından paylaşılan “bizim burada işler böyle yürür” anlayışının benimsenmesi ile hissettirir. Değerlerin öncelikle süreçlerle ve kurumsal davranışlarla bütünleşmesi şarttır.Bu bütünleşmeyi başarmak, değerlerin yazılmasından çok daha fazla zaman alır. Bu süreç her şeyi içine alan stratejik bir yapılanmayı gerektirir. Sözü edilen bu yapılanma 6 adımda gerçekleştirilebilir: Eylem ve sözlerin örtüşmesini sağlayın. Değerleri iş hedeflerine bağlayın. Kurumda değerlerin yaratacağı etkinin resmini çizin. Değerleri hayata geçiren sistemi geliştirin. Bağ oluşturun. Değerlerinizin uyumunu gözlemleyin. Yukarıda sayılan 6 adım hem çok zaman alan hem de başarılması oldukça zor olan bir girişimin ana hatlarını göstermektedir. Ancak elde edilen sonuç bütün bu çabalara değmektedir, bunu başarmak uyumlu değerlere sahip bir kurum kültürünün yaratılmasına öncülük eder.

    DEVAMINI OKU
  • Bir Sivil Toplum Kuruluşunda Değerler Araştırması

    Demokrasiyle yönetilen ülkelerin bireyleri devletten bağımsız faaliyetler yürütebilmeleri ve kendilerini özgürce ifade edebilmeleri için sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaç duyar. Sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, gücü kötüye kullanmayanlar da dahil, bu gücü kontrol etmenin verdiği haz ve toplumda sağladığı itibar için o pozisyonları dolduruyor olabilirler. Bunu yöneticilerin pozisyona gelirkenki motivasyonları ve sahip oldukları ve olmadıkları değerlerle ilgilidir. Bu araştırmada Türkiyedeki bir sivil toplum örgütünün yöneticilerinin sahip olduğu değerler ölçülüyor.

    DEVAMINI OKU
  • İşimizde Anlam Yarattığımızda…

    İşimiz bizi tam olarak tanımlamasa bile mutluluğumuzun bütününde en başta gelen etkenlerden biridir. Yaptığımız işlerde her ay kazandığımız paranın dışında gerçek bir anlam yakalamak istediğimizde, nerede çalıştığımız, kurumumuza duyduğumuz bağlılık, yaptıklarımızı değerli bulma duygumuz öne çıkar ve anlam yaratma konusunda hayati bir öneme sahip olan “asıl farkı” yaratarak işimize yansır. İşte anlam yakalamak kişinin kendi değerlerini ve önceliklerini incelemesini gerektirir. Kariyerinizde ilerledikçe değer sisteminizin de değişeceğidir, bu nedenle bu konuyu da dikkate almanız gerekmektedir. Araştırmalar “anlam yaratmak” ile “iyi bir işe dahil olmak” arasında karşılıklı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Ne kadar mutlu olduğunuzu işinizde yaptıklarınızla kanıtlayın. Gelişme olanağınız var mı? İşinize daha fazla dâhil olmanın yollarını arayıp bulun. Yaşamda ilginizi çeken şeyleri tanımlayın, örneğin “insanlarla iletişim içinde olmak” diyorsanız, bu isteğinizi şimdiki rolünüzde kullanmanın yollarını düşünüp bulun. Profesyonel bir çalışan olarak, kurumunuzda çalışanların işlerinde anlam duygusu yaratmalarında önemli bir rol oynayabilirsiniz ve karşılığında kendi değer duygunuzun önemli ölçüde artmasına destek vermiş olursunuz. Araştırmalar işte anlam yaratmanın gerçekliğini, çalışanların bunu gönülden istediğini ve bu durumun geçerliliğini bugün de koruduğunu göstermektedir. Yeteneklerin kullanımını artırma ve işgücüne dâhil olma konularının gelecek on yıl içerisinde de tartışılan konuların başında yer alması beklenmektedir.

    DEVAMINI OKU
  • Geçmişten Bugüne Anlam Duygusu

    Hızlı bir değişim rüzgârına kapılmış dünyamızda son dönem gelişmeler, şirketlerin özellikle kaliteli ve doğru eleman bulma konusunda birbirleriyle rekabetini de beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla, eleman bulmak kadar, o elemanın şirkette kalıcı olmasını sağlamak da gerek maliyetler gerekse kalite açısından büyük önem arz etmektedir. Ann Coombs, ‘The Living Workplace’ adlı kitabında, 1998 yılına kadar çalıştığı hiçbir şirkette işin anlamlılığı gibi konulara değinilmediğini, ancak günümüzde araştırma yaptığı şirketlerin yarısından fazlasında anlam olgusunun öneminin kavranmış olduğunu anlatmaktadır. Bir makalesinde Borkowski, örgüte bağlılık ve işle ilgili anlam duygusu konularının bir jenerasyondan diğerine taşınır nitelikte olduğunun ve 1963-1977 yılları arasında doğmuş olan, X nesli olarak nitelenen, yönetici ve kadroların bu konulara daha fazla önem verdiklerinin altını çizmiştir. Anlamlılık duygusu, bireylerin kendilerine belirlemiş oldukları temel değerlerden oluşan vizyon ve misyonları içermektedir. Eğer, bireyin hedeflerindeki yaptığı işin içeriği ve sonuçları ile örtüşmekte ise, birey haz duyar, yaptığı işi keyifle yapar.

    DEVAMINI OKU
  • Daha da Yaratıcı İK Uygulamaları

    Şirketlerin günümüzün dinamizmi içinde karşılaştıkları işe alım zorlukları, en iyileri bulup, şirketlerin büyüme hızına uygun bir şekilde şirket kültürüne alıştırmak zorunluluğu ile ikiye katlanmaktadır. Bunu yaparken bir yandan da kurumdaki mevcut tutkuyu ve bağlılığı tehlikeye atmamak üst yönetimlerin korkulu rüyası haline gelmektedir. Günümüzde genç kuşağın şirketlere olan bağlılıkları aldıkları maddesel faydaların ötesinde, çalışma ortamlarının kendi hayatlarına kattığı anlam ile ölçülmektedir. Yapılan çoğu çalışan memnuniyeti araştırmalarında ortaya çıkan gereksinim, işyerinde çalışma arzusunu getirecek “heyecanı” yaratabilmektir. Çalışanlar arasında ekip ruhu yaratmak amacıyla düzenlenen “happy hour”lar, piknikler, sıklıkla uygulanan turnuvalar, doğum günü kutlamaları gibi yöntemler yaygın olarak kullanılan ancak son yirmi yıl içinde neredeyse klasikleşmiş uygulamalar arasında sayılmaktadır.

    DEVAMINI OKU
  • İkinci Kariyer (Hayatımı Değiştirmeli miyim?)

    İkinci Kariyer (Hayatımı Değiştirmeli miyim?)

    Mesleği ve becerileri ne olursa olsun, çalışma hayatının içinde olan hemen herkes, hayatının bir döneminde mesleğini veya işini sıkıcı bulur, verdiklerinin karşılığını alamadığını düşünür. Böyle bir duygu durumu içinde daha bağımsız olmanın, kazanmış olduğu deneyimleri hayatın başka alanlarına aktarmanın özlemi duyulur. Bu süreçten geçerken, bazıları mesleklerinde geri kalmamak için verecekleri mücadele konusunda kendilerini isteksiz bulur, bazıları yetenek ve becerilerinden mevcut işlerinde bütünüyle yararlanılmadığını düşünür, bazıları ise kendi potansiyelinin mevcut şirketin boyunu aştığına inanır. Günümüz iş hayatının bazı gerçekleri de, birçok orta veya üst düzey yöneticiyi, ikinci bir kariyeri düşünmeye yöneltir. Günümüz iş dünyasının yüksek temposu ve sürekli değişen doğası, genç yöneticilerin bile uyum konusunda endişe duymalarına yol açmaktadır. Eğer bir yönetici, doyumsuzluğun nedeni olarak, işini, patronunu ve şirketini görüyor ve bütün hatayı onlara yüklüyorsa, büyük bir ihtimalle düşlemekte olduğu ikinci kariyeri de hayal kırıklığı olacaktır. Kişinin egosunun gücü, özellikleri ve ne tür bir iş yapabileceği konusunda farkındalık kazandıktan sonra atacağı adımlar, çok daha gerçekçi olacaktır.

    DEVAMINI OKU
  • Değişimler Karşısında Kariyer Yönetimi

    Değişimler Karşısında Kariyer Yönetimi

    Yakın zamana kadar kariyer kavramı iş hayatının içinde yer alıyordu. Kişi işe girdikten sonra alacağı terfiler ve ünvanlar kariyer gelişimi olarak değerlendiriliyordu. Yani, öncelikle bir işe girilip çalışmaya başlanıyor, ondan sonraki yıllarda “kariyer gelişimi”nin nasıl olabileceği belirleniyordu. Günümüzde ise milyonlarca üniversite öğrencisinin kariyer hedeflerini belirlemeleri için artık okullarda Kariyer Gelişimi dersleri verilmekte, Kariyer Danışmanlığı yapılmaktadır. Böylelikle, kişinin sadece üniversitede yaptığı tercihle bağımlı kalmayıp, yüksek kalitede kariyer bilgisi ve desteğine ulaşması sağlanmaktadır. Günümüz kariyer yönetim modellerini incelediğimizde, ilk aşama, “kurum hedef ve ihtiyaçlarının tanımlanması” şeklinde belirtilmiş, ikinci aşama ise, kariyer olanaklarını önceden tanımlanmış kriterlerle “ kişinin performansını, becerilerini ve güçlü yönlerini” dikkate alarak değerlendirmek olarak tanımlanmıştır. Bu iki aşama özenle gerçekleştirildiğinde, çalışanın kariyer olanakları değerlendirmesi en verimli şekilde gerçekleştirilecektir.

    DEVAMINI OKU
  • Yaratıcı Bir Kariyer

    Yaratıcı Bir Kariyer

    İnsanlar kendi becerilerini, ilgilerini öğrenmek için çaba göstermelidir. Öğrendikleri karşısında durmamalı öğrenmeye devam etmelidir. Keşfedilen alanlarda gelişimini devamlı hale getirmelidir ve bu bilgilerini insanlarla paylaşacağı ortamı oluşturmalıdır. Bu makalede anlatılanlar da aslında hayatımızı yönetmeyi öğretmeyi amaçlamıştır. Bir meslek sahibi olmak sadece o mesleğin kabuğunda kalmak değildir. O mesleği kendi karakterimize göre analiz ederek uyarlama çabası içermelidir. Bu da bizi diğer meslektaşlarımızdan ayrı yere koyarak farklı bir şey yapıyor hissi yaşatmaktadır.

    DEVAMINI OKU
Personova Kişilik Envanteri Testi