Bu makalede , çalışan insanları geliştirebilmek ve daha iyi hizmet snabilmeleri için kullandıkları sistemler , projeler , dijital portallar anlatılıyor. Dünyamızdaki değişim sürecinde teknolojiyi kullanarak ilerlemelerini anlatıyor.
DEVAMINI OKUİnternetsiz bir hayat düşünemediğimiz, internet bağlantısını kaybettiğimizde dünya ile bağlantımızın kesildiğini hissettiğimiz, sosyal medya üzerinden iletişim ve ilişki kurduğumuz günümüzde, kişisel gelişimin de sanal ortamda gerçekleştirilmesi konusu öne çıkmaktadır. 10 yıldan fazla bir süredir kurumlar e-öğrenmeye yatırım yapmış ve bünyelerinde bu yaklaşımı benimsemişlerdir. Bu süreç içinde başarılı sonuçlar alındığı gibi yapılan yatırımların boşa gittiği, istenen sonuçların istenen etkinlikte elde edilemediği durumlarla da sık olarak karşılaşılmıştır. Günümüzde konu ile ilgili birçok araştırma gerçekleştirilmektedir. Sanal ortamda öğrenme ve öğretme ele alındığında bunun öğrencilere yönelik olarak akademik dünyada etkileri ve iş yaşamında etkileri farklı şekillerde değerlendirilmektedir. Bir bilgiyi bilmek ile uygulayabilmek ve kullanabilmek aynı şey değildir.
DEVAMINI OKUStraStrateji, öncelikle dış dünya ve rekabetle ilgili bir konudur. Literatürde, kurumun hangi işi yaptığını veya yapmak istediğini, amaç, hedef ve görevlerinin tümünü ve bunları gerçekleştirmek için gerekli gördüğü yöntemleri tanımlayan kavram olarak ele alınır. Müşteri tercihlerindeki değişimleri görebilmek veya bu değişimi yönetmek, çalışma alışkanlıklarındaki değişimleri gözleyebilmek ve müşteriye rakiplerin sunamayacağı farklı yararlar sunabilmektir.Strateji, öncelikle dış dünya ve rekabetle ilgili bir konudur. Literatürde, kurumun hangi işi yaptığını veya yapmak istediğini, amaç, hedef ve görevlerinin tümünü ve bunları gerçekleştirmek için gerekli gördüğü yöntemleri tanımlayan kavram olarak ele alınır. Müşteri tercihlerindeki değişimleri görebilmek veya bu değişimi yönetmek, çalışma alışkanlıklarındaki değişimleri gözleyebilmek ve müşteriye rakiplerin sunamayacağı farklı yararlar sunabilmektir.teji, öncelikle dış dünya ve rekabetle ilgili bir konudur. Literatürde, kurumun hangi işi yaptığını veya yapmak istediğini, amaç, hedef ve görevlerinin tümünü ve bunları gerçekleştirmek için gerekli gördüğü yöntemleri tanımlayan kavram olarak ele alınır. Müşteri tercihlerindeki değişimleri görebilmek veya bu değişimi yönetmek, çalışma alışkanlıklarındaki değişimleri gözleyebilmek ve müşteriye rakiplerin sunamayacağı farklı yararlar sunabilmektir.
DEVAMINI OKUDijital dönüşümün insanların hayatlarını, tercihlerini düşünce ve davranışlarını etkilediği kabul edilir. Bu sebeple birçok markanın kendi dijital duruşu ile öne çıkmaya çalıştığı görülebilir. Dijital dönüşümün organizasyonu yükseklere taşırken, diplerde süründürme gibi bir ihtimali de vardır. Hem bireylerin hem de kurum kültürünün dijital dönüşümü içselleştirmesi büyük önem taşır. Sosyal ağların da dönüşüp bireylerin ve piyasanın ihtiyaçlarına göre şekillenmesi bekleniyor. Dijital endüstri ekonomisinin hacminin arttığı günlerde dijital dünyada sadık müşteriler yaratmanın inceliklerine bu yazıdan ulaşabilirsiniz.
DEVAMINI OKUTeknolojinin sürekli olarak ilerlemesi ve gelişmesi şirketler için rekabet ortamını gün geçtikçe arttırırken aynı zamanda satış ve pazarlama kanalı olarak ta interneti doğurdu. Böylece tüm iş kolları için dijital iletişim zaruri bir hal aldı. Bildiğimiz CRM anlayışına ek olarak Sosyal CRM ve E-CRM gibi yeni kavramlar da eklendi ve şimdiki amaç bu uygulamaları teknolojinin de yardımıyla zirveye taşıyıp müşteri memnuniyetini sağlamaktır.
DEVAMINI OKUİnovasyonun hayata geçmesinde önemli bir etmen inançtır. Steve Jobs da ekibine verdiği inançla ve desteklerle onların inovasyon sınırlarını genişletmiştir, bunun sonucunda kurumda da inovasyon değerini yaratmıştır. Onun liderlik özellikleri sayesinde “inovasyon”, “dijital”, “strateji” ve “değer” kavramları arasındaki “noktaları birleştirmede” bize örnek olmuştur.
DEVAMINI OKUİnsanların genel davranış özellikleri, karşılaşılan sorunlarla başaçıkma tarzları ve toplumsal çevreyle etkileşim biçimleri çocukluk döneminde belirmeye başlar ve normalde ergenlik döneminin sonunda ya da genç yetişkinlik döneminde oturmuş örüntüler halinde belirginleşir. Bu örüntüler bireyin kişiliğini, karakteristik özelliklerini oluşturan, kendine özgü ayırıcı özellikler ve davranışlar kümesini oluşturur. Günümüzde kişilik konusunu araştıranların büyük çoğunluğu normal kişiliği saptamada beş temel kişilik özelliğinin öne çıkarılması gerektiğini savunmaktadır. Beş faktörlü kişilik özellikleri modeli, beş ayırıcı özellik boyutundan oluşur: Nevrotiklik, Dışadönüklük-İçedönüklük, Deneyime açıklık, Uzlaşılabilirlik ve Özdisiplin.
DEVAMINI OKUKurum içi iletişimi güçlendirmek, değişimi yönetmek gibi farklı kurumsal ihtiyaçların temelinde duygusal zeka yatıyor. İş stresinin kaynakları ile duygusal zeka arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmada, iş ortamındaki stresi örgütsel düzeyde ölçen bir tarama aracı kullanılarak duygusal zeka ile ilişkisi araştırıldığında duygusal zeka puanları yüksek bireylerin iş ortamındaki stresten daha az zarar gördükleri bulundu. Bu makalede duygusal zekanın ekip çalışanları arasındaki iletişim ve işbirliğine etkisine ve sonra da iş stresi ve örgüt sağlığıyla ilgili direkt olmayan katkısını detaylı olarak inceliyoruz.
DEVAMINI OKUKadın-erkek fırsat eşitliğini sağlayan kuruluşların, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımında vurgulanan ekonomi-toplum-çevre dengesini tutturmaya yakınlaştığı, fırsat eşitliği sayesinde çalışanlarıyla, tüketicilerle ve diğer tüm paydaşlarla daha sağlıklı ve olumlu iletişim kurduğu biliniyor. Ulusal ve uluslararası araştırmalara göre, Türkiye’de kadınların liderlik pozisyonlarında varlıklarının arttığını da biliyoruz. Üst yönetimde nitelikli kadın çalışanların liderliği daha da önem kazanıyor zira kadın yöneticilerin bir toplumdaki tüm kadınların ekonomik güçlenmeleri ve kalkınmaları adına olumlu adımlar atmaları ve fırsat eşitsizliklerini kaldıracak önlemleri yaşama geçirmeleri bekleniyor.
DEVAMINI OKUDünya nüfusunun %50’sinden fazlasını oluşturan kadınlar, ayrıca su gibi bazı temel kaynaklara ve mali kaynaklara en düşük erişimi olan nüfusun en büyük yüzdesini oluşturmaktadır. Bunun yanında ekonomik veya politik alanlarda karar verme sürecine ya çok az dahildir ya da bu süreçte hiç bir yeri yoktur. Yıllardım BM ve diğer ilgili uluslararası örgütler, kadın ve erkek arasındaki bariz ve kalıcı eşitsizliğin ülkelerin ve toplumun insani, sosyal, ekonomik ve politik gelişimi üzerinde ciddi etkisi olduğu konusunda dünyada bilinçlendirme çalışmaları gerçekleştirmiştir. Üçüncü Birleşmiş Milletler Konferans Hedefleri, özel olarak toplumsal cinsiyet eşitliğin desteklenmesi ve kadınların güçlendirilmesi ihtiyacını belirtse de birçok BKH, kadınların refahını sağlama ihtiyacıyla ilgilenir. BKH’lerin hedeflerine ulaşılabilmesi için kadınların katkısı hayati önem taşımaktadır.
DEVAMINI OKUKadın ve erkek her iki cinsiyette yaşamın sürdürülmesinde aktif rol almış, düzen kurmuş ve üretmiştir. Ancak maddi değerler erkeğin hanesine yazılmıştır. Kadın emeğinin ücretsizden ücretliye geçişi kapalı sosyal çevresinden kamusal alana çıkması ve meslek sahibi olmasıyla paralellik gösterir. Çağımızda, iş hayatı kadın sosyal kimliğinin en önemli ögesidir. Zaman içerisinde kadın girişimciler inovatif fikirlerle rekabet güçlerini artırmıştır. Kadın elinin değdiği girişimler, kuruluşlarından itibaren farklı bir zihin yapısıyla harmanlanır. Hatta kimi zaman ortaya çıkan iş sonuçlarındaki çeşitlilik, kadın ve erkeğin başarı algılarının farklı olduğu yargısıyla ilişkilendirilmektedir. Bir durumu deneyimlemek ve harekete geçmek için söz konusu davranışı oluşturan 3 temel olgu vardır. Değerler, eğilim-tercihler, kişilik. Girişimcilikte rol oynayan bu faktörler cinsiyet farklılığı açısından dikkat çekmiştir. Bilindiği gibi başarı ihtiyacı erkeklere özgü bir özellik değildir. Kadın ve erkeklerin sosyal ilişki ağlarını inceleyen farklı bir araştırmada, kadınların başarı ihtiyaçları arttıkça erkeklerinkine daha benzer sosyal ağlar oluşturdukları görülmüştür. Girişimcilerin kişiliklerini tanımlarken beş yetkinliğin öne çıktığı görülür. Bu yetkinlikler gözlemleme, sorgulama, ilişkilendirme, deneme ve iletişim ağı kurmadır.
DEVAMINI OKUDavranış biliminde son yıllarda yoğunlaşan bir arayış var. Hayatı farklılaştıran dünyada iz bırakan insanların özelliklerini tanımlamak istiyor. Bu bakış açısı çerçevesinde, yenilikçi ve girişimci özelliğiyle tarihin en çarpıcı örneklerinden birine tanıklık ettik. 1955 yılında doğan ve geçtiğimiz sene kaybettiğimiz Steve Jobs, X ve Y kuşağına dijital dünyanın kapılarını açan Baby Boomer kuşağının temsilcisiydi. Her iki kuşağı “farklı düşün”mek kavramıyla buluşturan Jobs’un biyografisi daha önce Einstein, Franklin ve Kissinger’ın yaşamlarını kaleme almış Walter Isaacton tarafından hazırlandı.1 Bu biyografi, ona en yakın 100 kişinin onunla ilgili yaşantılarını ve kendisinin hayata bakışını aktararak davranış bilimlerinin bu bilimsel arayışına büyük bir içerik katkısı sağladı.
DEVAMINI OKUSir Richard Branson, Dünya’nın en ünlü girişimcilerinden biri. Kısa bir zaman önce şirketlerinden Virgin Media, yeni kuşak iş adamlarını geliştirmek ve teşvik etmek için ne yapılması gerektiği üzerine yüzlerce genç girişimciye danışmanlık hizmeti verdi. Bu hizmetiyle Branson, ekonomiyi yeniden canlandırmak isteyen tüm siyasetçi ve karar vericilere aksiyon almaları için uyarı niteliğinde bir dizi öneri getirmiş oldu. Gençler, girişimlerin desteklenmesi adına onlar için daha işbirlikçi bir kültürün teşvik edilmesi gerektiğinde hem fikir. Böylelikle bilginin farklı kurumlar arasında bölünerek yeni bir iş kurmak isteyenlerde yarattığı kafa karışıklığı ve tekrarın önüne geçilecek. Kendi işlerinin başında “yaparak öğrenen” girişimcilik öğrencileri sorunlara, krizlere ve zorlayıcı durumlara esnek ve kendilerine fayda sağlayacak bir tutumla nasıl karşılık vereceklerini anlayabilirler. Yeni iş kurmalarını ve yönetmelerini sağlayarak öğrencilerin bu becerileri öğrenmelerine fırsat verdikleri için girişim eğitim programları kritik önem taşır.
DEVAMINI OKUKurumsal girişimcilik, bir kurumda çalışan bir bireyin veya ekibin mevcut kurum içinde gelir ve büyüme yaratmak için yeni ürün, hizmet, süreç ve iş kolu geliştirmesini veya bu gelişimi kuruma bağlı bir yeni bir kurumda sürdürmesi olarak tanımlanır. Var olan kurumun ana temellerinin yenilenmesi veya yeniden şekillenerek değişimi olarak da tanımlanabilir. Kimi kurumlar dışarıdan girişimci olan kişileri kuruma dahil ederek bunu gerçekleştirmeye çalışsa da çok etkili olmadığı tespit edilmiştir. Girişimcilik yerini kurumsal rehavete bıraktığında bir takım belirtiler gözlemlenir. Öncelikle kurumların en temel düştükleri tuzak geçmiş başarılar üzerine söylem bolluğu ve övünmedir. Bir diğer belirti performans değerlendirmede düşük ya da orta düzeyde standartlar olarak ortaya çıkar.
DEVAMINI OKUGünümüzde insanları harekete geçirmek için kullanılan güdüleme (motivasyon) yöntemleri büyük ölçüde endüstri dönemine ait olan, “denetle ve yönet” anlayışının izlerini taşımaktadır. Bunun birçok nedeni vardır. Bu nedenlerin başında pazarı etkileyen esas gücün üreticilerden tüketicilere, kurumlardan da bireylere geçmiş olması gelmektedir. Bu tarihsel bir dönüşümdür. Ticari kurumlar için böyle bir pazarda ayakta kalmanın yolu, çalışanlarının yaratıcılığını ve girişimciliğini ortaya çıkartmalarına imkan sağlamaktır. Ancak endüstri döneminden miras kalan yönetim anlayışının zihinlere yerleştirdiği şablon bunu ileri derecede güçleştirmektedir. Çünkü özellikle büyük kurumlarda yöneticiler statükoyu korumak eğilimindedir. Yapılan bir araştırma CEO’ların % 25 inin kurumlarındaki yenilikçilik (innovation) seviyesinden memnun olduklarını ortaya koymuştur. Yöneticilerinin sayısı artan büyük kurumlar yönetim anlayışlarındaki karmaşıklık nedeniyle zorlanmakta ve Garry Hammel’in deyişiyle bir nevi “yönetim vergisi” (management tax) ödemektedirler. Günümüz iş dünyasının ideolojisi “kazancı maksimize” etmeye dayanır ve kelimelerle ifade edilmese de, insanlar bu konuda sadece bir araç olarak görülür. Oysa hiç bir dinde ve ahlak öğretisinde insanları yok sayarak elde edilecek zenginleşme meşru görülmez. İnsan anlam arayan bir canlıdır ve hiçbir insan kendisini bir araç olarak gören sistem içinde anlam bulamaz.
DEVAMINI OKUGünümüzde gelişen teknoloji ve iyi yaşam koşulları insanın ömrünü uzatırken, şirket ömürlerini kısaltıyor. Peki, buna ne neden oluyor? Gelişen ekonomik yapı ve rekabet nedeniyle değişen yönetim trendlerine uyum sağlayamamaları. Uzun yaşamak isteyen şirketlerin ise “Kurumsal Girişimcilik” ile sürekli değişim ve dönüşüm içinde olmaları gerekiyor. Artık girişimcilik kavramının kapsamı genişledi, çalıştıkları kurum adına bir yenilik başlatan profesyonellerle ve çalışanlarla yaratılan kurumsal girişimcilik kavramı gündeme geldi.
DEVAMINI OKU“Girişimci kurumların sürekli dengelemek durumunda oldukları üç boyut bulunmaktadır. Yaratıcılık boyutunda yenilik ile uygunluğu dengelemek, yenilikçilik boyutunda yaratıcılık ile fikrin hayata geçirilebilirliğini dengelemek ve rekabetçi avantaj boyutunda yenilikçilik ile kalite ve etkinliği dengelemek gerekmektedir. Aslında kurumların ihtiyacı olan rekabetçi avantajı ortaya çıkartacak olan kurum içi girişimciliktir. Günümüzde birçok kurumun değerleri incelendiğinde “yenilikçilik” değeri görülmektedir. Ancak aslen kurumların ihtiyaç duyduğu sonuçları alabilmek için yapmaları gereken ilk değişim kurum kültürünü yenilikçilikten rekabetçi avantaj yaratmaya odaklamak olmalıdır. Bunun gerçekleştirebilmesi liderlerin tutumu, insan kaynakları yaklaşımları, çalışanların özellikleri, ülke kültürü ve ekonomik gelişmeler gibi birçok farklı unsurun bileşimine bağlıdır. Kurum içi girişimciliği geliştirebilmek için kültürün yapılanmasında çok etkili olan İK’nın üzerine düşen görevler bulunmaktadır. İK organizasyon biçimi, çalışanların seçilmesi ve değerlendirilmesi, ödüllendirme, bütünlüğü sağlamak gibi bir çok alanda kurumda belirleyici rol üstlenmektedir.İnsan kaynakları çalışanların seçiminden, sistemlere, paylaşım ortamını yaratmaktan bütünsel bir yaklaşıma kadar her alanda kurum içi girişimciliği olası kılan iklimi yaratmakta önemli bir rol oynamaktadır. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için İK’nın kurumun stratejik bir ortağı olarak hareket etmesi ve büyük resmi değerlendirmesi gerekmektedir.”
DEVAMINI OKUMilenyumun ilk 10 yılında iş dünyası, varlıklarını sürdürmek isteyen yıllanmış kurumlar ile yepyeni ihtiyaçların farkına varmamızı sağlayan ve tüketicileri peşinden sürükleyen inovatif kurumların rekabet arenası oldu. X ve Y kuşağının açtığı inovatif alanlar bilim ve teknolojiyi ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürmenin yollarını hızla kat etmekte. Son 20 yılda inovasyona dayalı girişimciler, iş hayatına yeniden yön verme, sektöre hükmetme, pazarı büyütme, kaynakları optimize etme vb. yaklaşımlarıyla küreselleşmenin kalbine yerleştiler. Bu nedenle sürdürülebilirliği mümkün kılacak yüksek standart ve rekabet için kurumlarda inovasyon politikalarının belirlenmesinin ve uygulamasının yolunun açılması gerekli. Girişimcinin kişilik özellikleri öz önüne alınarak yapılacak koçluk, girişimcinin yürüttüğü faaliyetlerden bağımsız olarak onun yıpratıcı özelliklerini yönetebilmesini sağlayacaktır. Bunun ötesinde, bir girişimci kendi faaliyet alanının zorluklarının kendisinde hangi davranışları tetiklediğini öğrendikçe koçluk uygulamasından daha fazla yararlanacaktır.
DEVAMINI OKUABD (ve dünya) ekonomisinin geleceği iş imkanı, istihdam ve olumlu maddi sonuçlar yaratan girişimcilere bağlıdır. Adam Smith’in belirttiği gibi, girişimciler faaliyetlerini tamamen benmerkezci nedenlerle gerçekleştirirler ve başkalarının onların faaliyetlerinden yararlanıp yararlanmaması onları ilgilendirmemektedir. Adam Smith kişisel deneyimlerine dayanarak bu tespiti yapıyordu. Bugün yaşıyor olsaydı yine kendi deneyimlerinden yola çıkarak tespitlerde bulunacaktı çünkü her ne kadar konu son zamanlarda ilgi uyandırsa da girişimcilik psikolojisi hakkında deneysel ve bilimsel olarak çok az bilgiye sahibiz. Girişimciler yönetici olursa ne olur? Gerçek olan çok kötü yöneticiler olduklarıdır. Barron son derece yaratıcı insanların (yazar, matematikçi, mimar, vb) kişilik özellikleri üzerine deneysel literatürün çok iyi bir özetini sunar. Kişiliğin ön yüzü ve saklı yüzü arasındaki ayrımın ilk açıklamalarından birini yapan Barron, yüksek düzeyde yaratıcı özelliğe sahip kişilerin normal kişilik ölçeklerinde yüksek puanlar aldığını belirtiyor.
DEVAMINI OKU