Şekerci Cafer Erol Şirket Yöneticisi, Yonca Erol iletişim sektöründen nasıl şekercilik mesleğine geçtiğini anlatıyor. Ailesinin bu meslekteki ilk kadın temsilcisi olan Yonca Erol, kadınların analiz yapma yeteneklerinin çok fazla olduğu da ayrı bir gerçek diyor. Analiz yeteneği günümüzde hem kendi mesleğimde hem de diğer bazı mesleklerde kısa vadede bazen erkekler tarafından zaman kaybı olarak görülüyor ama uzun vadede de bu analizlerin bir şirketin sektördeki diğer şirketler arasından sıyrılmasında ve farklılaşmasında ve tanınırlılığının artmasında çok ayrı bir gücü söz konusu.
DEVAMINI OKUBu soruya vereceğiniz cevap, çalışan sadakati, sağlığı ve üretkenliği hakkında önemli bilgiler gizler. Kurumlarda aynı çalışma ortamını paylaşan kadın ve erkek, genellikle iki ayrı grup olarak ele alınır ve her iki grubun iletişim kurma biçimi ve çalışma tarzı birbirinden farklılık gösterir. Sosyal bilimciler, doğuştan veya sonradan öğrenilen “dişil” ve “eril” farklılıklarının neden var olduğu ve hatta neden çalışma ortamında sıklıkla “eril” davranışların daha yüksek bir değer olarak kabul gördüğünü araştırmaktadır. İş ortamında iş stresinin kendileri için hangi anlama geldiği sorulduğunda, kadınların ve erkeklerin cevapları birbirinden oldukça farklıdır. Erkeğin stres seviyesini kurumda otorite sayılan kişilerin kendilerine davranış şekilleri belirlerken, kadının stres seviyesini genel iş ortamı belirlemektedir. Erkeğin iş ortamındaki sağlıklı çalışma koşulu, kontrol, yetki ve sahip olduğu pozisyonla yakından ilişkilidir. Kadınlar için iş ortamında sağlıklı olma koşulu ise ev yaşamlarını nasıl algıladıklarıyla ilgilidir.
DEVAMINI OKUGünümüzde mentorluk ve koçluk, çalışanlara yol göstermek, onlara deneyime dayalı tavsiyede bulunmak veya performanslarına dönük bir gelişim süreci sağlamak amaçlarıyla kurumlarda sıklıkla uygulanmaktadır. Mentorluk kişinin kariyeri ve iş ilkeleri üzerinde etki yaratmayı amaçlarken, koçluk iş sonucuna yönelik ve performans odaklı gelişimi destekler. Bu iki yol gösterme biçiminin farklı yaklaşımlarla beslenmesine rağmen, mentorluk veya koçluk veren ile bu hizmetleri alan kişiler arasında güvene dayalı ve hizmet alana öncelikli fayda sağlayacak ilişkilerin kurulması son derece önemlidir. Bu ilişkilerin verimliliğinde cinsiyetin rolü ele alınan konulardan biridir. Mentorluk veren ile bu hizmeti alan kişilerin farklı cinsiyetten olması ve bu durumun taraflara yansımaları çapraz-cinsiyet mentorluk kavramı altında incelenmektedir. Çalışma, iş başarısı için rol model olmaları bakımından kadınların yine kadın koçları tercih ettiğini göstermektedir. Erkeklerin ise kadın koçları tercih sebebi kişisel ve hassas konuları konuşabileceklerini düşünmeleridir. Ancak, kantitatif analizler koçluk hizmeti alanların cinsiyete dayalı koç seçiminde anlamlı bir fark olmadığını ortaya koyar.
DEVAMINI OKUTeknoloji hayatın her alanında gün geçtikçe daha etkili ve yerleşik bir hale gelmektedir. Evlerimizdeki çamaşır makinelerinin akıllanmasından ve çamaşırlarımızı nasıl yıkacağımıza karar vermesinden, evimizin ısısını kontrol etmeye, cep telefonlarıyla 7/24 ulaşılabilir olmaktan, iş hayatında bilgisayar kullanımının neredeyse her yerde olmasına kadar teknoloji ile iç içe yaşıyoruz. Bu yaşantıda kadınlar ile erkeklerin farklı yaklaşımları, tutumları ve becerileri olduğu düşünülmektedir. Yaygın kanı teknolojiyi anlama ve kullanma konularında erkeklerin daha başarılı olduğu yönündedir. Ancak fark erişimden ve kullanma şekillerinden kaynaklanmaktadır.
DEVAMINI OKUMarco Polo bir çok kaynakta ilk girişimci olarak tanınmaktadır. Devlet finansmanı ile aldığı malları satarak geçimini sağlıyordu. Devlet finansmanı karşılığında parasını ve faizini alıyor, geri kalan tüm kar Polo’ya kalıyordu. 18.yy da ekonomist Cantillon’un finansör ile risk alan kişi olarak tanımladığı girişimciyi ayırdığı bilinmektedir. Sanayi devrimi ile beraber girişimci risk alan ve üreten olarak tanımlanmıştır. 2. Dünya savaşı öncesinde Joseph Schumpeter girişimciliğin tanımına yenilikçiliği ve teknoloji gelişimini eklemiştir. Drucker ise 1964’te girişimciyi fırsatları maksimize eden olarak tanımlamaktadır. Shapero girişimci tanımına sosyal ve ekonomik mekanizmaları organize edeni ekleyerek kurumsal yaklaşımı getirmiş ve 1983’te Pinchot iç girişimci kavramını ortaya koyarak bağımsız bir kişi olmanın ötesinde bir kurumda çalışarak girişimci (intrapreneur) olma kavramını geliştirmiştir. 2005’te Hisrich, Peter ve Shepherd’a göre “Girişimcinin işlevi üretim modelini bir icattan yararlanarak veya daha genel olarak yeni bir mal üretmek, ya da var olan bir malı yeni bir yolla üretmek, yeni bir malzeme kaynağı sunmak, yeni bir mal sunum kanalı açmak, yeni bir endüstriyi düzenlemek yoluyla denenmemiş bir teknolojik yöntemden yararlanarak ıslah etmek ya da devrimselleştirmektir.” Türk Dil Kurumunun İktisat Terimleri Sözlüğüne göre ise girişimci “Emek, sermaye ve doğayı bir araya getirerek üretim sürecini bir üretim faktörü olarak tasarlayan, örgütleyen ve onun tüm riskini üstlenen kişi.” olarak tanımlanmaktadır.
DEVAMINI OKUKurumsal girişimcilik, bir kurumda çalışan bir bireyin veya ekibin mevcut kurum içinde gelir ve büyüme yaratmak için yeni ürün, hizmet, süreç ve iş kolu geliştirmesini veya bu gelişimi kuruma bağlı bir yeni bir kurumda sürdürmesi olarak tanımlanır. Var olan kurumun ana temellerinin yenilenmesi veya yeniden şekillenerek değişimi olarak da tanımlanabilir. Kimi kurumlar dışarıdan girişimci olan kişileri kuruma dahil ederek bunu gerçekleştirmeye çalışsa da çok etkili olmadığı tespit edilmiştir. Girişimcilik yerini kurumsal rehavete bıraktığında bir takım belirtiler gözlemlenir. Öncelikle kurumların en temel düştükleri tuzak geçmiş başarılar üzerine söylem bolluğu ve övünmedir. Bir diğer belirti performans değerlendirmede düşük ya da orta düzeyde standartlar olarak ortaya çıkar.
DEVAMINI OKUGünümüz dünyasında şirketler, bir yandan pazara yeni giren çok sayıda rakip ve sunulan yeni ürünün yarattığı yoğun rekabet, bir yandan da küreselleşmenin getirdiği aynılaşma sorunlarıyla başa çıkmaya ve ayakta kalmaya çalışıyorlar. “Yeni bir fikrin değer katan uygulaması” olarak tanımlayabileceğimiz inovasyonu, geçici bir heves, moda trend ya da ulaşılması gereken bir hedef gibi değil, hiç bitmeyecek bir yolculuk olarak görerek, kurum kültürü haline getirmemiz büyük önem taşıyor. İnovasyonun başarıya ulaşması, kurum kültürü haline gelmesi, şirket içerisinde inovasyon dostu ortamın oluşturulması ile mümkündür. Eczacıbaşı Topluluğu kuruluşları, bugüne kadar daima gelişimi ve değişimi destekledi, yeniliklere uyum sağlama konusunda uzun yol kat etti. Bugün, rekabette üstünlük sağlamak için farklılık yaratmak gerektiği, bu amaçla inovasyonu kurum kültürü haline getirmenin önemi tüm kuruluşlarımızda kabul görüyor. “İyi, mükemmelin düşmanıdır” sözünden hareketle, mevcut durumumuzdan tatmin olmamayı prensip ediniyor, geliştirmek ve iyileştirmek için çalışanlarımızın yaratıcı ve yenilikçi fikirlerini ortaya çıkaracak sistemler kuruyoruz.
DEVAMINI OKUGünümüzde insanları harekete geçirmek için kullanılan güdüleme (motivasyon) yöntemleri büyük ölçüde endüstri dönemine ait olan, “denetle ve yönet” anlayışının izlerini taşımaktadır. Bunun birçok nedeni vardır. Bu nedenlerin başında pazarı etkileyen esas gücün üreticilerden tüketicilere, kurumlardan da bireylere geçmiş olması gelmektedir. Bu tarihsel bir dönüşümdür. Ticari kurumlar için böyle bir pazarda ayakta kalmanın yolu, çalışanlarının yaratıcılığını ve girişimciliğini ortaya çıkartmalarına imkan sağlamaktır. Ancak endüstri döneminden miras kalan yönetim anlayışının zihinlere yerleştirdiği şablon bunu ileri derecede güçleştirmektedir. Çünkü özellikle büyük kurumlarda yöneticiler statükoyu korumak eğilimindedir. Yapılan bir araştırma CEO’ların % 25 inin kurumlarındaki yenilikçilik (innovation) seviyesinden memnun olduklarını ortaya koymuştur. Yöneticilerinin sayısı artan büyük kurumlar yönetim anlayışlarındaki karmaşıklık nedeniyle zorlanmakta ve Garry Hammel’in deyişiyle bir nevi “yönetim vergisi” (management tax) ödemektedirler. Günümüz iş dünyasının ideolojisi “kazancı maksimize” etmeye dayanır ve kelimelerle ifade edilmese de, insanlar bu konuda sadece bir araç olarak görülür. Oysa hiç bir dinde ve ahlak öğretisinde insanları yok sayarak elde edilecek zenginleşme meşru görülmez. İnsan anlam arayan bir canlıdır ve hiçbir insan kendisini bir araç olarak gören sistem içinde anlam bulamaz.
DEVAMINI OKUGirişimciler yeni bir iş fırsatı bulmak, bulduğu fırsatları değerlendirmek, yeni ve eşsiz fikirler üretmek gibi özelliklere sahiptirler. Peki girişimci insanların normal insanlardan farkı ne? Bu makalede fırsatların farkına varma eyleminin nasıl gerçekleştiğine, girişimcilerin hangi bilişsel ön yargı veya yanılgılara daha duyarlı olduklarına ve bu bağlamda hislerin ne rol oynadığı inceleniyor.
DEVAMINI OKUİnsan anlam arayan bir canlıdır. İnsanın yaptığı iş üzerinde kontrol imkanı varsa, iş belirli ölçüde sınırlarını zorluyor ve başarı duygusu yaşatıyorsa ve gayret ile ödül arasında bir ilişki varsa, kişi o işte anlam bulur ve yaratıcılığını ortaya koyma fırsatı bulur. Teknolojideki gelişimin sonucunda web’in yol açtığı gelişim hayatımızı ve çalışma biçimini kökten değiştirmiştir. Web, en üst düzeyde esnek, yenilikçi (innovative) ve tüm insanları içine alan ve dışarıdan en az müdahale ile yönetilen bir sistemdir. Her insan, beceri sahibi olmak, özerklik ve bağlılık olarak adlandırılan üç temel ve doğal psikolojik ihtiyaca sahiptir. Bu ihtiyaçlar karşılandığından insan, verimli ve mutlu olur. Bir çalışanın kendisini yaptığı işe adaması, işi aracılığıyla anlam duygusu yaşamasına bağlıdır. Bu duyguyu yaşatacak olan da, kurumdaki yönetim anlayışı ve yöneticisidir.
DEVAMINI OKU21. yüzyılda dijital dünyada yapılan yatırımlar ön planda ve giderek hızlanmakta. Online girişimlerin artmasıyla ülkemizde de bu girişimler artmış ve de bu sektöre engelli bireyler katılım sağlama şansı bulmuş kadınlar da kendilerini daha fazla ön plana çıkarma şansı yakalamışlardır.
DEVAMINI OKUİnsanın sosyal olarak iki temel ihtiyacından söz edebiliriz. Bir arada yaşamak ve hiyerarşik olmak. Bu iki temel ihtiyaç sınırlarını belirginleştiren toplum kurallarını da beraberinde getirmiştir. Bir arada nasıl yaşanır ve hiyerarşide ilişkiler nasıl yönetilir. Doğru ile yanlış, iyi ile kötü, kibar ile kaba, ölçülü ile ölçüsüz, çağdaşla geri kalmış arasındaki ayrımın temsilcileri olan bu kurallar sosyal davranışlarımıza yön vermiştir. Görgü kuralları, hiyerarşik bir toplumsal düzenin sadece üst düzey bireylerine ait bir yaşama adabını temsil ederken, evrensel dönüşümün etkisiyle toplumun bütününü kapsayan bir davranış disiplinine dönüşmüştür. Çağdaşlaşma sürecinin bir sonucu olarak artık görgülü insan, çağdaş insanla özdeşleştirilmektedir.
DEVAMINI OKUZaman hırsızları listelerinin değişmez maddesi toplantıları daha işe yarar hale getirmek, gereksiz konuşmaları, birbirini ezmeye çalışan iş arkadaşlarını ya da bir an önce bitse de işimize dönsek diyenleri en azından toplantı ortamına çekmek ve katkılarını almak için size toplantı görgüsüyle ilgili püf noktaları hazırladık. İyi toplantılar!
DEVAMINI OKU“Kendimize gösterdiğimiz özen başkalarından göreceğimiz itibarı belirler. İş hayatında etkili ilişkiler kurabilme ve başarılı iş sonuçları elde edebilmenin temelinde kişisel bakıma gösterilen özen yatmaktadır. Bu konuda ki özenli tutumlar, iş ve ilişkilerimizde istediğimiz sonuçları elde etmemize katkı sağlar. Profesyonel hayatta etki yaratmanın en önemli belirleyicisi kuşkusuz kişilik özelliklerimizdir. Ancak etki yaratmak ve zihinlerde iz bırakmak için ilk izlenimin önemli olduğunu unutmamak gerekir. Kurumların X kuşağı çalışanları daha formal giyim tarzını benimserken, Y kuşağı rahat giyimi tercih etmekte. Hatta İnsan Kaynakları sitelerinde yapılan araştırmalarda, Y kuşağının iş seçiminde rahat giyimi tercih ettikleri ve iş hayatında motivasyonu artıran unsur olarak belirttikleri görülmekte. Kişinin bulunduğu yerel ve kurumsal kültüre uygun, yapılan faaliyet ile uyumlu giyinmesi, gerek ilk izlenim oluşumunda gerekse gündelik iş yaşamında çok önemli bir yer tutmaktadır. Unutmayalım, kendimize gösterdiğimiz özen başkalarından göreceğimiz itibarı belirler.”
DEVAMINI OKUBaşarılı bir iş yemeği, üzerinde düşünmeyi, planlamayı ve ayrıntılara dikkat etmeyi gerektirir. İş yemeği sırasında ortaya koyduğunuz davranışlarınız mevcut müşteriniz veya iş ilişkisi kurmak istediğiniz kişi tarafından gözlemlenerek değerlendirmeye alınır. Bu anlamda, doğru yemek yeme kuralları ve yemek görgü kuralları insanları etkileyerek onları kazanmak konusunda büyük önem taşır.
DEVAMINI OKUİşe alım görüşmesi iki yönlü bilgi alışverişinden oluşmaktadır. Görüşme yapan kişi adaya potansiyel bir çalışan olarak niteliklerini, yetkinliklerini ve kişilik özelliklerini aktarabileceği sorular sorarak, adayı anlamaya, adayı gerçek anlamda tanımaya çalışmaktadır. Diğer taraftan aday ise potansiyel bir çalışan olarak yapılacak işin nitelikleri, kurumla ve/ya ekiple çalışıp çalışamayacağını, firmanın faaliyetleri ve hedefleri, sağlayacağı hak ve sorumlulukları hakkında daha fazla bilgi toplamaktadır. Görüşme yapan kişinin adaya kurum, pozisyon, sürecin nasıl gelişeceği ve ne zaman sonlanacağı ve olumlu ya da olumsuz sonuçların nasıl paylaşılacağı ile ilgili doğru ve net bilgi vermek adayın kafasındaki soru işaretlerini giderecektir.
DEVAMINI OKUİkisi de A.B.D’leri vatandaşı, erkek İngiliz kökenli bir aileden geliyor, karısı ise İtalyan kökenli bir aileden. Karısının ailesi ilk tanışmasını anlatıyor. “Evlerine gittiğimde, aileyle tanışmayı bekliyordum ama içeri girdiğime kuzenler ve komşular dahil olmak üzere 20’den fazla kişi ile karşılaştım. Bütün akşam boyunca sürekli birbirlerinin sözünü keserek ve yüksek ses ile konuştular, bense hiçbir şey söyleyemedim. Bir kez olsun konuşmama fırsat tanımadılar. Ben büyürken ailem söz kesmenin ayıp olduğunu öğretti bana, önce karşındakinin sözü bitsin, öyle konuş dediler. Karşıdaki konuşur, biter, belli bir süre sessizlik olur, böylece sıranın size geldiğini anlar ve konuşursunuz. Ama karımın ailesi ile ilk tanıştığımda bir kere bile es vermediler ki, ben bir şey söyleyebileyim. Sonradan öğrendiğime göre onlar da beni o gece soğuk, mesafeli ve kibirli bulmuşlar. Zamanla birbirimizi tanıdıkça, iki ailenin doğru iletişim kurma tarzı olarak benimsediği kuralların farklı olduğunu gördük ve zamanla birbirimize alıştık.” Bu örnekte de olduğu gibi, konuşurken karşıdakinin gözünün içine mi bakmak görgü kurallarında doğru olan yoksa dik dik bakmak olarak mı algılanıyor? Söz kesilmesi mi kesilmemesi mi doğal kabul ediliyor? Yeni tanıştığınız ve iş yapacağınız bir kişi ile hangi konuları konuşabilirsiniz? Kartvizit nasıl ve ne zaman verilir? Hepimiz bunların cevaplarını bilerek büyüyoruz ancak farklı bir ülkeye gittiğimizde görgü kurallarının bizim bildiğimizden farklı olduğunun farkına varmazsak, yaşadıklarımız bizi zor durumda bırakabiliyor.
DEVAMINI OKUAraştırmalar ister akademik ister iş hayatı içinde gerçekleştirilsinler bilimin ve bilginin gelişmesinde tartışılmayacak bir role sahip. İnsan kullanılarak yapılan araştırmaların etik boyutları 1940’lardan beri yapılan bir takım araştırmalarda görülen ciddi etik olmayan çalışmaların engellenmesi adına önemle ele alınmaktadır. Nüremberg kuralları, Belmont raporu gibi ciddi vakalara dayanan kural ve prosedürler günümüzde bulunmaktadır. Ancak araştırmaların etik olmasının yanı sıra bir de araştırmaya katılanlarla ilişki boyutu önem kazanıyor. Araştırmalar katılmayı kabul eden kişiler olmadan mümkün olamayacağına göre doğru olan aslında bu süreci bir karşılaşmalar dizisi olarak değil katılımcıyla bir ilişki kurma zamanı olarak değerlendirmektir. Bu ilişkide de her zaman olduğu gibi belli görgü kurallarının dikkate alınarak hareket edilmesi önem taşımaktadır. Araştırmacılar görgü kurallarına uygun davranmanın araştırma ortamında iletişimi kolaylaştırdığını ve ilişkileri derinleştirdiğini ve özellikle nitel araştırmalarda bunun kritik başarı faktörü olduğunu belirtiyorlar. Ayrıca araştırmayı yapan kişilerin bir kurumu temsil ettikleri gerçeği düşünüldüğünde, davranış şekilleri kurumun yaklaşımı olarak algılanmaktadır. Bu sebeple araştırmaların kurgulanmasında, uygulanmasında ve sonrasında uyulması gereken görgü kurallarına önem verilmelidir.
DEVAMINI OKUİş sonuçlarına yansıyan başarı insan kaynakları yönetiminin ana strateji ile uyumlu stratejiler belirlemesine, bunu da geçerli modellerle uygulamasına bağlıdır. Yenilikçilik, girişimcilik, sosyal medya, dijital pazar vb konuların kurum üst yönetiminin odağında olduğu bu dönemde insan kaynakları yönetimi ne yapıyor? Özgün, bütünsel ve bağlayıcı olan üst yönetim kararları ile uyumlu yönetim politikalarının oluşması ve uygulanması uzun bir zaman alır. Zira yeni yönetimin oluşması, alt yapı sistemlerinin kurulması, insan kaynağının sağlanması ve geliştirilmesi maliyet getirir ve zaman gerektirir. Stratejik insan kaynakları yönetiminin iki ana sorumluluk alanı vardır: yetkinlik yönetimi(yetkinliğe sahip çalışanları çekebilmek, ayrıntılı kişilik analizleri uygulayarak işe almak, tutundurmak) ve davranış yönetimi(geliştirme, performans yönetim sistemleri, ödüllendirme, terfi sistemleri). Stratejik insan kaynakları yönetiminde “Devanna Matching modeli”nde, çevre faktörleri arasında ele alınan ekonomik, politik ve kültürel güçler, kurumların hayatını etkileyen ve genel olarak onların kontrolünde olmayan yapılardır. Bu değişimler öncelikle misyon ve strateji üzerinde etkili olur, ortaya konan farklılaşma arzusu da doğal olarak organizasyon yapısına ve insan kaynakları yönetimine yansır.
DEVAMINI OKUYalnızca destek bölümü olarak görülen insan kaynakları (İK), personel yönetimi kimliğinden sıyrılarak karar verme mekanizmalarında yer edinen bir bölüm haline gelme yolunda ilerliyor. En etkili İK bölümleri stratejik partner rolüyle değer yaratanlar. Araştırmacılar İK’nın stratejilerin hem oluşturulmasında hem de uygulanmasında aktif rol almasının, etkinliğini ve etkisini daha da artırdığını bilimsel bir şekilde ortaya koyuyorlar. CHRO (Chief Human Resources Officer), İK’nın başında bulunan ve onu üst yönetimde temsil eden, CFO (Chief Financial Officer) benzeri bir pozisyon. CHRO ülkemizde henüz yaygın olmasa da değişen İK anlayışıyla birlikte artacağı düşünülüyor. Amerika’da CHRO’lar son yıllarda maaşları en fazla artış gösteren yöneticiler. Bu pozisyon işle ilgili uzmanlığın ve tecrübenin yanı sıra yüksek güvenilirlik ve cesaret gerektiriyor.
DEVAMINI OKU