Rekabetin temelinde, her bireyin hiyerarşik düzen içinde hakettiği yere gelebilmesi inancı yatar. Ancak kazanmak ve kaybetmek insanları farklı biçimlerde etkiler. Çoğumuz kazanandan yana çıkarız, çünkü kişilerin önemsediği bir hedefi olmasına saygı duyarız. Kaybedene de sempatiyle yaklaşırız Bazı rekabet koşulları ahlaki sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Eşit ya da birbirine yakın düzeydeki kişilerden biri, ötekinin önüne geçecek şekilde kendini geliştirir ve üstünlük sağlarsa kimse bundan zarar görmez. İlerlemenin temelinde yatan da bu türlü bir rekabettir. Ancak rekabet edenler arasındaki fark açıldıkça, öfke ve nefret ya da boyun eğme, geri çekilme gibi durumların ortaya çıkması dengeyi bozar.
Rekabet, kimilerine göre başarının ve ilerlemenin ateşleyici gücü, kimilerince de barışçı bir insanlık düzenin, toplumsal ahlakın önündeki engeldir. Soyut tartışmalara girmeden önce şu küçük öyküye bakalım:
İbrahim dört çocuklu bir aile reisi. 10 yıldır çalıştığı konfeksiyon atölyesi kapanınca işini kaybeder. Ev kadını olan eşi Süheyla çalışmaya karar verir. İbrahim bundan hiç hoşlanmasa da, eşinin bir mesleki eğitim programına katılmasına razı olur. Süheyla mesleği öğrenir ve bir konfeksiyon fabrikasında ustabaşı olarak iş bulur.
Süheyla kendini suçlu hissetmektedir, ancak çalışmak zorundadır. Kendisini hep küçümsemiş olan kocasına karşı kendini kanıtladığı, hatta ondan başarılı olduğu için de gururludur.
İbrahim karısının aileye katkısından memnunsa da içten içe rahatsızdır. İş bulduktan sonra bile karısının başarısını içine sindiremez, içkiye başlar, sık sık kavga çıkarır. Sonunda evi terkeder.
Rekabetin temelinde, her bireyin hiyerarşik düzen içinde hakettiği yere gelebilmesiinancı yatar. Ancak kazanmak ve kaybetmek insanları farklı biçimlerde etkiler. Çoğumuz kazanandan yana çıkarız, çünkü aynı Süheyla gibi, kişilerin önemsediği bir hedefiolmasına saygı duyarız. Kaybedene de sempatiyle yaklaşırız, çünkü o da, İbrahim gibi, sahip olduğu bir şeyden yoksun kalmıştır.
Bazı rekabet koşulları ahlaki sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Eşit ya da birbirine yakın düzeydeki kişilerden biri, ötekinin önüne geçecek şekilde kendini geliştirir ve üstünlük sağlarsa kimse bundan zarar görmez. İlerlemenin temelinde yatan da bu türlü bir rekabettir. Ancak rekabet edenler arasındaki fark açıldıkça, öfke ve nefret ya da boyun eğme, geri çekilme gibi durumların ortaya çıkması dengeyi bozar.
Yukarıdaki öyküyü şu şekilde de bitirebiliriz:
İbrahim karısının aileye katkısından memnundur ve başarısını hayranlıkla izlemektedir. Ancak çelişkili duygular içindedir ve alıştığı düzenin değişmesinden içten içe rahatsızdır. İşe girdikten sonra da tatsızlık sürer. Sonra İbrahim duygularını sorgular ve çelişkisinin farkına varır. Yeni hayatlarını Süheyla’yla paylaşmaya karar verir, işinde de hızla ilerlediğini kendisi de şaşarak görür.
İbrahim’in, karısıyla rekabet sonunda içine düştüğü çelişkiyle yüzleşmesi, farklı seçenekleri değerlendirmesi ahlaki bir kriz yaşamasını önledi. Aşırı rekabet koşullarının yarattığı ahlaki sonuçlar, sosyal bilimcilerin rekabet yerine işbirliğini vurgulamalarına neden olmuştur. Kazananla kaybeden arasındaki fark kapatılamayacak kadar büyük olursa, dostça bir rekabetten söz edilemez. Kaybedenin yaşadığı şiddetli yoksunluk onun benlik algısını zedeler; kişi, durumu sadece kaybedilmiş bir yarış olarak algılamayıp, kendisinin işe yaramaz, beceriksiz ve başarısız olduğuna inanmaya başlar, çaresizliğe kapılabilir.
Rekabetin olumlu ya da olumsuz ahlaki sonuçlara neden olması rekabetin koşullarına bağlıdır. Eğer rekabet sorumsuz, hatta vicdansız, ancak ayrıcalıklı ve yetki sahibi kişilerin bertaraf ediyorsa, olumlu ve ahlaklıdır. Yine rekabet, aşırı özgüvenli insanlara başarıyı ve başarısızlığı yönetmeyi, tutkularını gerçekçi temellere oturtmayı öğretiyorsa, olumlu ve ahlaklıdır.
Rekabet sonuçlarıyla değerlendirilmelidir: Meşru ve makul bir düzenin yaratılmasına yarıyor mu? Verimliliğe ve gelişmeye katkı sağlıyor mu? İnsan haklarına saygılı mı? Yalnızca sonuçları değerlendirmek de yetmez, rekabetin özünde yatan değerlere de bakmak gerekir. Ahlaki sorun, rekabetin, başkalarından daha iyisini yapmaya mı, başkalarını daha kötü duruma düşürmeye mi odaklandığına bağlıdır. Rekabeti ahlaklı ya da ahlaksız kılan, rekabetin kendi değil, rekabetin hangi değerler, hangi amaçlarla ve nasıl gerçekleştiğidir.
Kaynak:
- Gordon, F. M., “The Morality of Competition”, Institute for Work Democracy 1999, www.uic.edu/~lnucci/MoralEd/articles/gordon
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir