• İş-Özel Yaşam Dengesi Sadece Kurumların Sorumluğunda mı?

    İş-Özel Yaşam Dengesi Sadece Kurumların Sorumluğunda mı?

    Günümüzde çalışanların iş için geçirdikleri zamanla özel hayatı için geçirdiği zaman arasındaki sınırların ortadan kalkmasıyla iş-özel yaşam dengesiyle ilgili yeni çözümler geliştirme gerekliliği doğdu. Bu gerekliliğin hızlıca yükselen sesi kurumların, iş-özel yaşam dengesi üzerine üretecekleri çözümleri gündemlerinin ilk sıralarına almalarını sağladı. Kurumların bu konudaki çözümleri çalışma saatleri üzerinde ne kadar etkili de olsa, bu çözümlerin verimliliği büyük oranda çalışanın kendi ürettiği çözümlere bağlı kaldı. Bu nedenle okuyacağınız yazı, iş-özel yaşam dengesi ile ilgili kurumların ürettiği çözümlerden çok, çalışanların çözümlerine odaklandı.

    DEVAMINI OKU
  • e-Öğrenme Ne Kadar Yeni?

    e-Öğrenme tam da zamanında çıktı karşımıza. Uzunca bir süredir tüm ülkeler, yürürlükteki eğitim sistemlerinin yeterliliğini sorguluyor, çağın gereklerine nasıl uyarlanacağını, eğitim eşitsizliğinin nasıl çözümleneceğini tartışıyorlardı. Belki de bu yüzden e-öğrenmeye bu kadar heyecanla sarıldık, bu kadar hızla benimsedik. Aceleyle yapılan bir çok ilk uygulama beklendiği gibi mucizevi sonuçlar vermediyse de, e-öğrenme çığ gibi yayılmayı sürdürüyor. e-Öğrenme eğitim hayatımızın olağan bir gerçeği olma yolunda.

    DEVAMINI OKU
  • e-Öğrenme ve Türkiye Macerası

    E-öğrenme Türkiye’de yeni nesil öğrenme ve gelişim modeli olarak kendine bir yer edinmiş bulunmaktadır. Ülkemizde de e-öğrenme artık, internet veya kurum bilgisayar ağları üzerinden sunulan öğrenme içeriklerini, sağlanan öğrenme ortamlarını, öğrenmeyi destekleyen CD-ROM’ları ve bilgisayar ağları üzerinden gerçek zamanlı gerçekleştirilen eğitim faaliyetlerini kapsayan oldukça geniş bir kavram ve etkileşimli bir öğrenme modelidir. Bu alandaki yeni eğilimler: 1. Sınıf eğitimlerinin e-öğrenme modeli ile desteklenmesi 2. e-Öğrenme ölçme ve değerlendirme araçları 3. Sanal sınıf uygulamaları 4. Karma eğitim modelleri 5. Simulasyon tabanlı öğrenme modelleri.

    DEVAMINI OKU
  • e-Öğrenciler Nasıl Öğreniyor: Üstbiliş*

    “Esas olarak bilişsel bir süreç olan öğrenmede, her bireyin güçlü ve güçsüz yanları farklıdır ve bunlar yeni konuların öğrenilmesini etkiler. Ancak kullanıcıların kendi öğrenme tarzlarını tanımaları, kullandıkları stratejilerin sonuçlarını izlemeleri daha iyi öğrenmelerini sağlar. Öğrenmeyi nasıl gerçekleştirdiğini anlamak ise üstbilişsel (metacognition) becerilere dayanır.
    Araştırmalar üstbilişsel stratejilerin öğrenmeyi büyük ölçüde arttırdığını göstermektedir. Esas olarak üstbiliş, insanların, yaşamın her alanında “başarılı öğrenciler” olmasını sağlayan, daha ileri düzeyde bir düşünme yetisidir ve öğrenme sırasındaki bilişsel süreçlerin etkin bir biçimde kontrol edilmesini sağlar. Üstbiliş, kendini değerlendirme ve kendini yönetmeden oluşan bir öğrenme stratejisidir. Öğrenenin yaşadığı süreci bilmek, bir e-öğrenme programı planlama, düzenleme ve uygulamada içerik sunucusu ve eğitim tasarımcısına yol gösterir.”

    DEVAMINI OKU
  • Farkı Yaratan Teknoloji Değil, Eğitim Tasarımıdır

    Yarım yüzyıla yakın bir zamandır psikolog bilim adamı Gagne’nin dokuz adımlı eğitim modeli, eğitimciler için bir amentü niteliği taşımayı sürdürüyor. Baltaş eğitimleri de yirmi yılı aşkın bir süredir bu modele uygun uygulanıyor. İnsan beyninin bilgiyi işlemek için kullandığı süreçlere ve mekanizmalara dayanan model, sınıf içi eğitimlerde olduğu kadar, e-öğrenmede de geçerliliğini koruyor. Hiçbir karmaşık teknoloji ya da gözalıcı multimedya tekniğinin, sağlam bir eğitim tasarımının yerini tutamadığı, eğitim içeriğinin etkinliğini artırmaya yetmediği biliniyor.

    DEVAMINI OKU
  • Öğrenme Kültürü ve Karma Öğrenme

    e-Öğrenmenin bir iyiliği de, eğitim stratejilerini bir kez daha gözden geçirmeyi sağlamış olması. Bunun sonucunda, bugün birçok şirket, e-öğrenmeyi de içine alan, ancak tüm eğitim sistemlerini kapsayan, öğrenmeyi kurumsal hayatın bütünsel bir öğesi haline getiren yaklaşımlar benimsemeyi seçiyor. Bu yaklaşımda anahtar kavramın karma öğrenme olduğu görülüyor. Öğrenme, en yalın deyişle, canlının çevresine uyumunu sürekli geliştirme ve dönüştürme sürecidir. Doğumdan ölüme dek süren kişisel bir eylemdir ve öğrenmenin ne yeri, ne zamanı, ne de sınırları vardır. Eğitimse, bu eylemi en etkin ve amaca yönelik yöntemlerle gerçekleştirmeyi amaçlar. İnsanlık tarihi boyunca eğitim, her dönemin kendi teknolojik olanaklarından yararlanmıştır.

    DEVAMINI OKU
  • e-Öğrenmede Motivasyonu Artırma Yöntemleri

    e-Öğrenme uygulamalarında motivasyonu üst düzeyde tutmak için uygulanan yöntemleri şöyle özetleyebiliriz: Öğrenenin programdan elde edeceği kazanımları farklı sunun. Katılımcıyı riskli bir yaşantıyla karşı karşıya bırakın. Her kullanıcıya uygun içerik sağlayın. İçeriği çekici hale getirin. Çok aşamalı ödevler yapmasını sağlayın. İçsel geribildirim alma olanağı verin. Sonucu kendilerinin değerlendirmesini sağlayın.

    DEVAMINI OKU
  • “Soft” mu Dediniz?

    İş hayatının zorlayıcı gerçekleri içinde yoğrulan çoğu kişi için “soft” beceriler bir fantezi niteliği taşır. Oysa soft olarak nitelenen beceriler, her düzeyde çalışanın performansını artıran ve geliştiren (koçluk, ekip çalışması, karar verme, inisiyatif gibi), kişiye ve ilişkiye yönelik davranışları içermektedir. 2003 yılında DDI tarafından yapılan bir araştırma, 1999 yılında soft beceri eğitimlerinin yüzde 87’sinin sınıf içi eğitimlerle yürütüldüğünü, ancak bu rakamın giderek e-öğrenme lehine değiştiğini gösteriyor. Araştırmaya katılan 15 ülkeden 139 şirket çalışanı, soft becerileri içeren e-öğrenme uygulamalarının yakın gelecekte yüzde 42’ye ulaşmasını bekliyorlar. Araştırma, en az beş yıldır e-öğrenme yoluyla soft becerileri geliştirme eğitimleri sunan şirketlerde memnuniyetin çok yüksek düzeyde olduğunu gösteriyor. Esnekliği nedeniyle e-öğrenmenin katılımı artırdığı, öğrenme kültürünü geliştirdiği, öğrenme deneyiminin kalitesini yükselttiği belirtiliyor. O nedenle de şirketler artık e-öğrenmenin içeriğine ve kalitesine daha fazla önem veriyorlar.

    DEVAMINI OKU
  • Türkiye Deneyiminin Öğrettikleri ve Yeni Eğilimler

    Bugüne kadar yürütülen kurumsal e-öğrenme uygulamaları zengin deneyimler kazandırmış bulunuyor. 2000’lerin eşiğinde heyecanlı bir inançla giriştiğimiz projeler bugün sağlam temeller üzerinde ilerliyor. Deneyimlerden çıkarılan derslerin ve proje uygulamalarından elde edilen somut sonuçların yanı sıra, görüşlerine başvurulan onlarca farklı firmadan ve onbinlerce çalışandan derlenen veriler sonuçlar bir dizi saptama yapmayı kolaylaştırıyor.

    DEVAMINI OKU
  • e-Öğrenme ve Etkileşim

    E-öğrenmede öğreneni dikkate almadan tasarlanan eğitimler başarısız olmaktadırlar. Öğrenen odaklı tasarlanan eğitimler ise yüksek başarı elde etmektedir. Öğreneni düşündürten ve kendine çeken içeriklerin önemli bir etmeni etkileşimdir. E-öğrenmede etkileşimin dört başlıca öğesini burada inceleyeceğiz.

    DEVAMINI OKU
  • Geleceğin İş Dünyasına Hazırlanırken, Online Öğrenci Olmak

    Günümüzde, yüksek öğrenim gören öğrenci sayısı içerisinde, ağırlıklı yeri olmasa da, internet üzerinden eğitim alan ve öğrenme aktivitelerini bilgisayar karşısında gerçekleştiren bir öğrenci topluluğu oluşmuş durumdadır. Bu topluluk, öğrenme süreci içerisinde, başta davranış biçimleri olmak üzere, geleneksel sınıf ortamında eğitim alan diğer akranlarından farklı öğrenme deneyimleri geçirmektedir. Bu deneyimlerin başında farklı öğrenme yaşantıları ve değişen öğrenme pratikleri ve öğrenci yeterlikleri gelir.

    DEVAMINI OKU
  • “Çirkin Ördek Yavrusu” Olmamak

    “Çirkin Ördek Yavrusu” Olmamak

    Kurum kültürü, o kurumda çalışanların sahip olduğu ve paylaştığı yaşam biçimidir. Kurum kültürü iki biçimde oluşur ve gelişir: Otorite tarafından ve tüm çalışanlar tarafından. Kurum kültürünün otorite tarafından oluşturulması, sistemin kurum içinde belli bir grup tarafından temsil edilmesi ve kuruma yönelik amaç, değer ve önceliklerin diğer çalışanlara dayatılması sonucunu doğurabilir. Oysa sistemin tüm bireyler tarafından temsil edilmesi, çalışanların da geliştirmek amacıyla kurum kültürünü yapıcı bir biçimde sorgulaması sonucunu verir. Böyle bir süreç sonucunda kurum bünyesinde yer alan kişilerin kültürel değişime önderlik edebilmesini, bir anlamda kültürün taşıyıcısı ve yaratıcısı olabilmesini sağlar. Kaldı ki, tüm çalışanların kurum kültürünün oluşumunda söz sahibi olmaları çağdaş katılımcı yönetim anlayışının da bir gereğidir, katılımcılığın da çalışan motivasyonu ve performansını olumlu yönde etkilediği artık bilinen bir gerçektir.

    DEVAMINI OKU
  • İK’ nın Hizmetinde Yeni Bir Çözüm Aracı

    İK’ nın Hizmetinde Yeni Bir Çözüm Aracı

    “Kurum kültürünüzü anlatın” denildiğinde genellikle ne diyeceğimizi bilemeyiz. Zaten kurum kültürünün birçok boyutu bilinç düzeyinde bile değildir ve insanlar birçok şeyi düşünmeden yaparlar. Kurum kültürünün inceliklerini ortaya koymanın en iyi yolu projektif (yansıtma) teknikler kullanmaktır. Bu yöntem umulmadık bir içgörü zenginliği kazandırır. Baltaş-Eksen tarafından tasarlanan ve çok amaçlı kullanılabilen Açılım Baltaş-Eksen Yansıtma Kiti, resimli 100 karttan oluşmaktadır. Kitteki görsel malzemeden yararlanarak, kişilere ya da gruplara nötr ya da belirsiz görüntüler gösterilir. Genellikle yarı yapılanmış olan görüntü, simgesel bir anlam taşıyan bir nesne, kişi ya da durumu yansıtmaktadır. Çalışmaya katılanlardan bu görüntüyü araştırmanın odak noktasını oluşturan konu ile bağlantılı olarak düşünmeleri istenir.

    DEVAMINI OKU
  • Kurumsal Ortak Bilinç İçin Diyalog

    Kurumsal Ortak Bilinç İçin Diyalog

    İletişim bir kurumun damarlarında akan kan gibidir. İnsanlar arası ilişkilerde olsun, sisteme ya da strateji uygulamalarına ilişkin olsun problemlerin çoğunun kökeninde iletişim sorunları vardır. Günümüzde ortak aklı, yaratıcılığı ve verimliliği geliştirmesi gereken kurumların daha kapsamlı ve anlamlı iletişim kurmayı öğrenmeleri gerekmektedir. Diyalog iletişimin daha yüksek düzeyde özel bir biçimidir. Diyalogda kimin haklı, kimin inandırıcı olduğuna odaklanılmaz, karmaşık ve zor konular farklı bir bakış açısıyla araştırılır. Diyalog sayesinde insanlar anlayış ve görüşlerini geliştirme, yeni içgörüler ve yöntemler kazanma olanağı bulurlar. Özellikle ekip çalışmasının ve kurumsal öğrenmenin büyük önem kazandığı günümüzde, diyalog etkileşim içinde öğrenmenin temel yöntemidir. Ekip üyelerinin düşüncelerini sakınmadan diğer üyelerle paylaşarak toplu halde düşünmelerini ve güven ortamı yaratmalarını sağlar. Buchholz ve Roth (1987) yüksek performanslı ekiplerde sekiz özellik saptamışlardır: Katılımcı liderlik, paylaşılan sorumluluk, amaçta birlik, yüksek iletişim, geleceğe odaklanma, işe odaklanma, yaratıcılık, hızlı tepki. Bütün bu özelliklerin ortak paydası etkili iletişimdir.

    DEVAMINI OKU
  • Kurum Kültürünün Dört Boyutu

    Kurum Kültürünün Dört Boyutu

    Bireyin kültürle ilişkisinde dört boyut bulunmaktadır. Kurum çalışanı kurum kültürünün eseri, kullanıcısı, taşıyıcısı ve yaratıcısıdır. Kurum çalışanı bulunduğu kurumun eseri olarak duyarlılık gösteriyor ve kurumsal değerin kullanıcısı olarak harekete geçiyor. Kültürün taşıyıcısı olarak karşılaştığı bir olayda kurumsal değeri kurum dışına rahatlıkla yansıtıyor. Bu yazıda kültürün dört ögesininin kurum itibarına nasıl yansıdığı tanımlanacaktır.

    DEVAMINI OKU
  • Üst Yöneticinin Değişen Rolü

    İş hayatında yaşanan değişimler, şirketlerin üst düzey yöneticilerle ilgili beklentilerini de değiştirdi. Şirketler beklentilerini farklı şekillerde ifade etseler de, yöneticilerde görülmek istenen “yeni” beceri ve yetkinliklerin neler olduğu konusunda görüş birliği olduğu gözlemleniyor. İngiliz Eğitim ve İstihdam Genel Müdürlüğü, çeşitli mesleki alanlarda işverenlerin aradıkları becerileri belirlemek amacıyla İstihdam Çalışmaları Enstitüsü’ne (IES) bir çalışma yaptırdı. Bu çalışmadan alınan ve üst yöneticilerin rolünü sorgulayan bölümü buraya taşıdık. Çalışmada ilgili literatür tarandı, farklı sektörlerden 17 büyük şirketin üst düzey yöneticileri ve İK yetkilileriyle görüşüldü, kurumların yetkinlik kılavuzları incelendi ve ortaya son derece ilginç sonuçlar çıktı. İlginç sonuçlardan birincisi, üst düzey yöneticiliğin belirli bir mesleki altyapıyla bağlı olmayışı. Yönetim düzeyleri ve rollerinin gitgide birbirinin içine girdiği ve eridiği gözlemleniyor. Buna karşılık, bugünle geleceği, kurumun iç dinamikleriyle dış dinamiklerini dengeleme becerilerini temsil eden iki eksen, üst düzey yöneticilerin üstlendikleri rolleri tanımlamada belirleyici olmaktadır.

    DEVAMINI OKU
  • “Houston, bir sorunumuz var!..”

    13 Nisan, 1970 günü, uzaydaki ikinci gününde Apollo 13, saatte 2000 mil hızla Ay’a yaklaşırken astronot Swigert’ten gelen mesaj NASA’ya bomba gibi düşüyor: “Burada bir sorun var.” Kontrol görevlisi duyduklarına inanmıyor:“Bir daha söyleyin, lütfen.” Uçuş komutanı Lovel mesajı doğruluyor: “Houston, bir sorunumuz var.” Kriz durumlarında, eldeki sağlam ve işe yarar sistemleri harekete geçirmek sonucu belirler. Ekipteki birçok kişi kaygısını ve çözüm önerilerinin olumsuz yanlarını dile getirirken, Kranz son noktayı koydu: “Elimizde ne var, ona bakalım.” Kumanda modülü felakete yaklaşıyordu ve tek çare, astronotları Ay kapsülüne geçirmekti. Üç astronot derhal iki kişilik kapsüle aktarıldı ve ateşleme hazırlıkları başladı. Dönüş yörüngesine girebilmek için 5 saatleri vardı.

    DEVAMINI OKU
  • Birlikte Varolmak ve İş Etiği

    New York sahnelerindeki showların yıllarca kaderini belirleyen Atkinson, bir gün eleştirmenlik görevini bırakmaya karar veriyor ve bir veda partisi düzenliyor. Herkes merakla toplantıda hazır bulunuyor. Övgü ve yergileriyle seyircilerini yönlendirdiği konuklarına Atkinson, işinin ciddiyetine zarar verebilecek dostluk ve ilişkilerden yıllarca nasıl özenle uzak durduğunu, yaşamının 40 yılını nasıl bir papaz gibi evinde geçirdiğini açıklıyor. Tarafsızlığını etkilememek ve işinin kalitesine zarar vermemek için, yapımcı, yönetmen, oyuncu, kuratör, hiç kimseyle özel dostluk kurmadığını, tanışmaktan bile kaçındığını anlatıyor. Atkinson için, yaptığı işin etiği bir söz olmaktan çıkıp yaşam biçimine dönüşmüştü. Özel hayat ve özel seçimler, sonuçta iş etiğiyle bütünleşmiş ve sınırlanmıştı. Daha yüksek bir değer için kişinin bilerek ve isteyerek kendine uyguladığı bu disiplin, aynı zamanda işine duyulan derin bir saygının, inancın ve tutarlılığın ifadesi.

    DEVAMINI OKU
  • Etik Bir Kurum Kültürü İçin 9 Adım

    İş hayatının hızı ve rekabet baskısı karşısında, insanlar yol gösterici ilkelere ihtiyaç duyar. Kurumlar da faaliyet alanlarına uygun değer ve ilkeleri belirler, etik kodlar, etik politikalar ve davranış kodları çerçevesinde yapılandırır, çalışanlarına bir rehber olarak sunar, kamuyouna da bir taahhütte bulunurlar. Genellikle belgelerin hazırlanması yetmez, beklentileri gerçeğe dönüştürmek için kurumun temel anlayışının kurum kültürüne sindirilmesi gerekir. Bir kurum kültürünü o kurumu oluşturan bireylerin zihin haritaları temelindeki davranışları oluşturur. Kurum iklimi ise, kurum tarafından tanımlanmış süreçlerden ve iş yapış biçimlerinden oluşur. Bu iklimin hayata taşınması, bireylerin, ekiplerin ve yönetimin davranışlarıyla somutlaşır. Günümüzde etik kodların yazılması, kurumların yapısallaşmasının başlıca anahtarlarından biridir. Biz Baltaş Grubu olarak, kodların oluşturulmasına verdiğimiz destek kadar, bunların içselleşmesi, bireylerin değerleriyle örtüşmesi konusunu önemle ele alıyoruz. Bu süreç için benimsediğimiz yöntem 9 adımda yapılandırılmaktadır. 1. Misyonunuzun dayandığı felsefeyi netleştirin. 2. Etik kodlarınızla iş yaşamı arasında anlamlı ilişkiler kurun. 3. Üst yönetim ve iş liderleri olarak model oluşturun. 4. İş yaşantı örneklerini pekiştirin. 5. Kurumsal iletişimini yapın. 6. Workshop çalışmaları düzenleyin. 7. Sorun ve çözüm yaşantılarını paylaşın ve değerlendirin. 8. İnanç oluşturun ve destek kazanın. 9. Bireyin namusu ile kurumun namusu arasındaki bağı vurgulayın.

    DEVAMINI OKU
  • Türkiye’den Araştırma Sonuçları

    Türkiye Etik Değerler Merkezi (TEDMER) ülkemizde etik değerleri güçlendirmek için çalışan bir sivil toplum kuruluşu. Yaptırdığı Türk İşgücünün İş Etiğine Yaklaşımı araştırması, 12 ilde çeşitli büyüklükteki işyerlerinde çalışanlarla yapılan görüşmelere dayanıyor. Katılımcıların % 69,5’u işyerlerinin genel olarak etik kurallara uyduğunu, % 51’i ise gelecek yıllarda etikle ilgili konuların daha da önem kazanacağını düşünüyor. Türkiye’de şirketlerin % 36’sının, yazılı, % 29’unun sözlü etik standartlara sahip olduğu anlaşılıyor. Çalışanlara etik eğitimi veren şirketlerin oranı ise % 23, eğitim alanların % 82’si böyle bir eğitimin yararları üzerinde birleşiyorlar.İşyerinde önemsenen etik davranışlar daha çok yasalarca suç sayılan eylemlerle ilgili: Hırsızlık, sahtekarlık, vergi ve diğer ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemek, rüşvet gibi. Buna karşılık 2003’te ABD’de yapılan benzer bir araştırmada, başkalarının haklarına ya da çalışma düzenine zarar veren davranışlar ahlaka aykırı olarak vurgulanmakta: Taciz ve küçük düşürücü davranış (% 21), çalıştığı süreyi yanıltarak bildirmek (20%), yalan söylemek (19%), bilgi saklamak (18%). Etik davranış tanımındaki bu fark, Türk çalışanlarda iş etiğinin henüz bireysel çalışma davranışına inmediği biçiminde yorumlanabilir.

    DEVAMINI OKU
Personova Kişilik Envanteri Testi