The New York Times’in Hikayesi

2003 yılının Mayıs ayında medya dünyasına bomba gibi bir haber düştü. 107 yıllık tarihiyle ABD’nin ve dünyanın da en saygın yayın organlarından The New York Times’ın genç ve parlak muhabirlerinden birinin oturduğu yerden haber uydurduğu ve bu haberlerin gazetenin manşetlerinde yer aldığı ortaya çıktı. Haziran ayının ilk haftasında, gazete daha bir yıl önce 7 Pulitzer Ödülü ile taçlanmışken, anlı şanlı yazı işleri ve genel yayın müdürleri H. Raines görevini bırakmak zorunda kaldı. Bu olaydan sonra liderlik konusundaki çalışmalarıyla tanınan Warren Bennis konuyu inceleyen bir yazı yazdı. Biz de kurum kültürüyle ilişkisi nedeniyle bu yazıyı özetledik.

2003 yılının Mayıs ayında medya dünyasına bomba gibi bir haber düştü. 107 yıllık tarihiyle ABD’nin ve dünyanın da en saygın yayın organlarından The New York Times‘ın genç ve parlak muhabirlerinden birinin oturduğu yerden haber uydurduğu ve bu haberlerin gazetenin manşetlerinde yer aldığı ortaya çıktı. Haziran ayının ilk haftasında, gazete daha bir yıl önce 7 Pulitzer Ödülü ile taçlanmışken, anlı şanlı yazı işleri ve genel yayın müdürleri H. Raines görevini bırakmak zorunda kaldı. 

Bu olaydan sonra liderlik konusundaki çalışmalarıyla tanınan Warren Bennis konuyu inceleyen bir yazı yazdı. Biz de kurum kültürüyle ilişkisi nedeniyle bu yazıyı özetledik. 

Narsistik CEO

Görünüşte, skandalın nedeni meslek etiğini hiçe sayan ve gazeteciliğin en temel ilkesini umursamayan genç bir muhabirin yaramazlıkları gibiydi. Ancak kısa bir süre sonra bütün bunların altında yazı işleri müdürünün, 7 Pulitzer ödülünü almak uğruna uyguladığı acımasız ve sıra dışı yönetim tarzının yattığı anlaşıldı. W. Bennis, Raines’in gazeteyi korkuyla yönettiğini, bazı kişileri kayırdığını, kişisel meraklarını haber yapmakta direndiğini, duymak istemediklerini duymadığını, diğer editörlerin uyarılarına karşın hiperaktif ve başına buyruk bir çaylak olan Blair’e en “ballı” görevleri verdiğini öğrendi. Çalışanlar Raines’i panama şapkalı bir Roma imparatoru olarak tanımlıyorlardı. Ancak gazetenin deneyimli muhabirlerinden Linda Greenhouse skandalın arkasındaki asıl suçlunun “kültür” olduğuna dikkat çekti: The New York Times’da Raines tarafından oluşturulmamış, ancak Raines’e çok uygun düşen, kökleşmiş ve hastalıklı bir kültür vardı.

Kurum kültürü bir anda gündeme oturan flaş haberlere benzemez, birden bire ortaya çıkmaz. Yıllar içinde yavaş yavaş ve fark edilmeden oluşur. Kurumun misyon cümleleri gibi hiç bir zaman yazıya dökülmez. Ancak kurumun ruhudur ve kurum içinde olup biten hemen hemen her şeyin belirleyicisidir. Kültür dile getirilmeyen kurallar ve geleneklerdir. Kurumda hangi odaların bir tapınak gibi görüldüğünü, erkeklerin kravat takıp takmayacaklarını, kimin kiminle hangi ses tonuyla konuştuğunu belirler. Günün yirmi dört saati görünmeden çalışan ve kurum hayatının kalitesini belirleyen trafik ışıkları gibidir. 

Gerçekler ve Çözümler

İş hayatında Raines gibi çok sayıda yönetici var. Onlar şeffaf ve samimiyete dayalı bir kurum kültürü oluşturmayı hiç bir zaman beceremezler; çalışanlar yöneticilerine kötü bir haber veremeyeceklerini bilirler ve onun istemediği şeyleri duymadığından emindirler. Aslında iktidarın da gerçekleri duymaya ihtiyacı vardır, ancak bu, işin yarısı. Gücü elinde tutanlar gerçekleri duymaya hazır olurlarsa, sorunlarını kendi içlerinde çözerler; yanlışlar gazete manşetlerine çıkmadan giderilir. İş liderleri hoşlarına gitmeyen şeyleri duymak istemedileri zaman Jül Sezar’dan Compaq bilgisayarlarının CEO’su Pfeiffer’a kadar gerçeklere kulaklarını tıkayan liderlerin başlarına gelenleri hatırlasınlar. Pfeiffer’ın yönetiminde Compaq her geçen gün geriye giderken, o yalnızca kendisine kafa sallayan çok yakınındakileri dinlemekle yetindi, rakiplerinin nasıl güçlendiğini söyleyip duran diğerlerine kulak tıkadı. İçtenlikli kültür, çalışanları şımartan, ancak ne idüğü belirsiz bir şey değildir. İletişimin açık olduğu, kolay ilişki kurulan ve karlılığı yüksek iş yapma biçimidir.

Bennis’ten Öğütler 

Yalnızca rakamlara odaklanmayın. Kazanılan başarılar, temel değerlere rağmen elde edilmişse, insan sermayesine zarar verebilir. Yalnızca maddi başarıya odaklanmanın her şirket için tehlikeli yanları vardır. İş sonuçları uğruna kurum içi rekabeti körüklemek yaratıcılığı öldürür. Çalışanlar da kendilerine değer vermeyen bir kurumda olmaktan hoşnut olmazlar. 

Yetenekli insanlar takdir görmek ister. İyi yaptıkları işler için insanlara övgüyle yaklaşmak gerektiği çok sık dile getirilir. Ancak çoğu şirkette bu ilkenin hayata geçirilmekten çok uzak olduğu gözlenmektedir. Bir çok yönetici, çalışanları takdir etmenin, güzel bir söz söylemenin otoritesine zarar vereceği, çalışanı şımartacağı endişesi taşır. Oysa olumlu geribildirimin uygun davranışları pekiştirdiği ve motivasyonu canlı tuttuğu bilinmektedir. İlgi, takdir ve anlayış, kurumdaki yetenekleri geliştirmenin ve kuruma bağlamanın en etkili yoludur.

The New York Times bir efsane ve orada çok sayıda yetenekli insan çalışıyor. Skandallar onu kolay kolay yıkamaz. Ancak başında gerçekten yaratıcı ve işbirliği yapmaya yatkın bir yöneticinin olması onu daha büyük başarılara götürecektir. Bu yapıldığında zaten Pulitzer’ler arkadan gelecektir.

Kaynak: 

  1. http://www.fastcompany.com/

Diğer Makaleler

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi