“İşime öylesine sıkı sıkıya bağlıyım ki, iş hayatım aynı zamanda özel hayatımdır.”…“kişilerin özel yaşamları asla iş hayatlarına yansımamalıdır”…“özel yaşamınızla iş hayatınızı ayırt etmelisiniz”…“profesyonellerin başarısında özel yaşamlarındaki düzen büyük önem taşır” gibi söylem ve yazıları duymakta veya okumaktayız. Gerçekte böyle bir ayırım yapmak mümkün mü? Kişiler bu ayırımı yapmakta ne kadar başarılı olabiliyorlar? Profesyonel yaşamda liderlik görevini üstlenmiş olanların özel hayatlarında da şeffaf ve topluma örnek olacak nitelikte olması beklenmektedir. Gerçek öylesine acımasızdır ki, bir kez toplumun sizden beklentilerinin dışında bir şey yaparsanız, tüm başarınız, topluma katkılarınız unutulacak, yargılanacak ve başarıyı elde etmek için tırnaklarınızla kazıyarak çıktığınız zirveden hemen indirilivereceksiniz. Lider olabilmenin ne kadar ayrıcalıklı olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Bu kişilerdeki karizma, vizyon ve kişilik çarpıcı bir karışımı sergiler. Bu sayede de ait oldukları toplumda kolaylıkla izleyici bulup, onları peşlerinden sürükleyebilirler. Lider, sahip olduğu değerlerin bilinciyle çevresindekilerden fark yaratarak zirveye tırmanırken, etik davranışların da önemini kavramış olarak da yaşamını şekillendirmelidir.
“İşime öylesine sıkı sıkıya bağlıyım ki, iş hayatım aynı zamanda özel hayatımdır.”…“kişilerin özel yaşamları asla iş hayatlarına yansımamalıdır”…“özel yaşamınızla iş hayatınızı ayırt etmelisiniz”…“profesyonellerin başarısında özel yaşamlarındaki düzen büyük önem taşır” gibi söylem ve yazıları duymakta veya okumaktayız.
Gerçekte böyle bir ayırım yapmak mümkün mü? Kişiler bu ayırımı yapmakta ne kadar başarılı olabiliyorlar?
Yıllardır kamuoyunun yakından tanıdığı siyasetçiler, sanatçılar, iş adamları veya üst düzey yöneticiler özel yaşamlarındaki skandallarla gündem yaratıyor, eleştiriliyor, mevkilerini kaybediyor veya aile hayatları sarsılıyor.
“Dediğimi yap, yaptığımı yapma!”
21. yüzyıla girdikten sonra bu gibi durumlara birkaç örnek vermek gerekirse, 2005 yılında dev uçak şirketi BOEING’İN CEO’su Harry C. Stonecipher, Boeing Yönetim Kurulu tarafından istifaya çağrıldığında bunun nedeni, evli olmasına rağmen, Debra Peabody adında şirketteki bir Başkan Yardımcısı ile ilişkisinin ortaya çıkmasıydı.
Geçtiğimiz yıl dev petrol şirketi BP’nin Başkanı Sir George Browne 59 yaşında aniden istifa etti. Browne, üniversiteden mezun olduğundan beri çalıştığı BP’yı 2. sınıf, uyuklamakta olan bir İngiliz petrol şirketiyken dünyanın en önde gelen petrol devlerinin arasına sokmayı başardı. 1999 yılında İngiltere Başbakanı Tony Blair tarafından “Sir” ünvanı verildi. Kendisi sadece İngilizlerin değil, tüm iş dünyasının örnek aldığı bir yöneticiydi. İstifa ederken verdiği beyanata bir göz atalım: “41 yıldır görev yaptığım BP’de özel hayatımla, iş yaşamımı ayırt etmeye özen gösterdim. Cinselliğimin özelime ait olduğu inancıyla özel kalmasını arzu etmiştim.” Ama ne yazık ki bu arzusu gerçekleşemedi. Londra’nın önde gelen dedikodu gazetelerinden “The Mail” Browne’un eşcinsel olduğunu ve dostunu desteklemek amacıyla şirket kaynaklarını kötüye kullandığını haber yapınca, Browne önce gazeteyi mahkemeye verip suçlamaları reddettiyse de, gazete açılan mahkemeyi kazandı.
Bu örnekleri çoğaltabilirsek de vardığımız sonuç aynı değil mi? Profesyonel yaşamda liderlik görevini üstlenmiş olanların özel hayatlarında da şeffaf ve topluma örnek olacak nitelikte olması beklenmektedir. Gerçek öylesine acımasızdır ki, bir kez toplumun sizden beklentilerinin dışında bir şey yaparsanız, tüm başarınız, topluma katkılarınız unutulacak, yargılanacak ve başarıyı elde etmek için tırnaklarınızla kazıyarak çıktığınız zirveden hemen indirilivereceksiniz.
Lider olabilmenin ne kadar ayrıcalıklı olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Bu kişilerdeki karizma, vizyon ve kişilik çarpıcı bir karışımı sergiler. Bu sayede de ait oldukları toplumda kolaylıkla izleyici bulup, onları peşlerinden sürükleyebilirler. Lider, sahip olduğu değerlerin bilinciyle çevresindekilerden fark yaratarak zirveye tırmanırken, etik davranışların da önemini kavramış olarak da yaşamını şekillendirmelidir. Çünkü artık topluma mal olmuş, söylemiyle, inancıyla, üslubu ve yöntemleriyle toplumda örnek oluşturan, izleyicileri tarafından rol model olarak benimsenen bir simge olmuştur.
SONUÇ
Bu dönüşüm lidere çok büyük sorumluluklar yüklemektedir. Gerçekte de sorumluluk bilinci yeterince gelişmediğinden, karizması, zekâsı ve bilgisine rağmen tökezlenen, çevresinde yeterli hayranlığı kazanamayan kişiler tanırız. “Hakkımı yediler”, “komploya kurban gittim”, “iftiraya uğradım” gibi açıklamalar yapanların nedenlerini incelediğinizde, toplumun bu kişilerden beklediği değerleri sergilemekte bazı sorumsuz diyebileceğimiz davranışların kendilerini daha ileriye taşımadığını görmüşüzdür.
Yukarıda değindiğimiz gibi, bir lideri “lider” yapan kişisel ve etik değerlerin tümünü sosyal sorumluluk olarak da tanımlayabiliriz. Bu bakış açısıyla, profesyonel ve özel yaşam birbirinden ayrılamayacak bir bütün teşkil eder ve toplum tarafından da bir bütün olarak değerlendirilir.
Lider, sahip olduğu değerlerin bilinciyle çevresindekilerden fark yaratarak zirveye tırmanırken, etik davranışların da önemini kavramış olarak da yaşamını şekillendirmelidir.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir