Zaman Algısı Değişebilir mi?

“Zaman algısı, yapılan iş veya vakit geçirilen kişi ile ilgili hissedilen duygu olabildiği gibi, başarı hırsı, sorumluluk bilinci, bir kuruma ait olmanın yarattığı güven etken olabilir. Bu unsurlardan en önemlilerinden biri olan işi sevmek, zaman algısını etkileyen en önemli öğedir. Sevdiğiniz bir işle uğraşırken veya bir kişiyle vakit geçirilirken zamanın bir anda anlamını yitirdiğini, akıp gittiğini hepimiz yaşamışızdır. Sevgi, yürekten adanmayı sağlayabilmektedir. Yürekten adanabilmek, sabah işe giderken yüksek isteklilik ve mutluluk duymak, akşam eve dönerken de aynı coşkuyu sürdürebilmekle mümkündür. Zamanı unutmak, yorulmamaktır. Sürekli daha iyi ne yapabileceğini, nasıl yapabileceğini sorgulayabilmektir.”

Geçmiş iş ve özel yaşantılarınızı sorguladığınızda aşağıdakilerden hangisini daha yoğun yaşadığınızı düşünüyorsunuz? 

  • “Zaman ne kadar çabuk geçti, hiçbir şey anlayamadım” 
  • “Saat daha o kadar mı?, bugün de bir türlü bitmek bilmedi”

Neden bazılarımız zamanın nasıl geçtiğini anlayamazken, bazılarımız için bir türlü geçmek bilmez?

Bazı günlerin uzun bazı günlerin kısa gelmesinin, zamanın kendisiyle ilgili olmadığını hepimiz biliyoruz. Zamanın hayattaki tek sabit, değişmeyen ve adil olarak herkese verilen tek kaynak olduğu düşünülür. Günden güne, aydan aya değişmediğine göre algımızı bu derece etkileyenin ne olduğunu sorgulamamız gerekebilir. 

Zaman algısı, yapılan iş veya vakit geçirilen kişi ile ilgili hissedilen duygu olabildiği gibi, başarı hırsı, sorumluluk bilinci, bir kuruma ait olmanın yarattığı güven etken olabilir. Bu unsurlardan en önemlilerinden biri olan işi sevmek, zaman algısını etkileyen en önemli öğedir.

Yapılan işi sevmek…

Okuduğumuz birçok kitap ve makale işi sevmenin öneminden bahseder. Birçok sorunun çözümünde karşımıza çıkan işi sevme kavramı zaman algısını açıklama gücüne de sahiptir. Yapılan işe odaklanabilmek, işe yürekten adanabilmek için sevgi zorunlu bir ihtiyaçtır. Sevdiğiniz bir işle uğraşırken veya bir kişiyle vakit geçirilirken zamanın bir anda anlamını yitirdiğini, akıp gittiğini hepimiz yaşamışızdır. Sevgi, yürekten adanmayı sağlayabilmektedir. Yürekten adanabilmek, sabah işe giderken yüksek isteklilik ve mutluluk duymak, akşam eve dönerken de aynı coşkuyu sürdürebilmekle mümkündür. Zamanı unutmak, yorulmamaktır. Sürekli daha iyi ne yapabileceğini, nasıl yapabileceğini sorgulayabilmektir.

Gallup’un ABD’de yaptığı bir araştırma, insanların %55’inin işlerine ve kurumlarına kısmen bağlı, %19’unun da kopuk olduğunu ortaya koymuştur. Aynı araştırmaya göre, yeni bir işe girenlerin %38’inin 6 ay sonra işine karşı tutumu “bağlılık” düzeyinde kalırken, üç yıl sonra bu oran %22’ye inmektedir. Bu sonuçlar, işletmelerde bir an önce günün bitmesini bekleyen çalışanlarla dolu olduğunu göstermektedir.

Sürekli saate bakılarak geçirilen çalışma saatleri, kalınan mesailer kurumu ileriye taşıyabilir mi? Bitmesi gereken saatler olarak algılanan zaman çalışanları mutlu edebilir mi? Mutlu olmayan bir çalışan kurumu geliştirebilir mi?

Bu noktada şunu belirtmek gerekebilir; yapılan işin ne olduğu değil, işin nasıl algılandığı önemlidir. Sizce bir mezar kazıcısı işini ne kadar sevebilir ve işine ne kadar odaklanabilir? Bakın bu konuda mezarcı Emler Ruiz ne diyor:

“Herkes bir mezar kazıcısı olamaz. Bir çukur herhangi bir şekilde kazılabilir. Ancak mezar kazmak ince bir iştir. Bir keresinde bir arkadaşım bu işi görmek istemişti. Kendisi lağım kazıcısıydı. Benim yaptığım işi görünce hayrete düştü. Nasıl tam köşeli ve muntazam kazdığıma şaşırdı. Eee, ne de olsa içine bir insan girecek. İşte bu yüzden mezar kazacaksan becerikli olman lazım. İşe erken başlarım, aşağı yukarı sabah yedide cenaze gelmeden önce bütün çevreyi temizlemiş olurum. Yarına iki cenazemiz var. Biri on birde, biri birde. İşte benim hayatım böyle.

Bu işi çok seviyorum. Özellikle yazları. Fabrikada veya bürodaki bir işin bu kadar güzel olacağını sanmıyorum. Bütün gün hava alıyorsun ve bu çok güzel. Çimenlerin ve otların kokusu, hele yeni kesilmişlerse harikadır. Bazı seneler kış o kadar çabuk geçer ki, hiç hissetmezsin bile.”

Yapılan işin ve zamanın nasıl algılandığı ile ilgili birinci ağızdan alınmış bu söylemden, işi sevmenin hayata karşı tutumu nasıl etkilediğini ve hayat tatmini üzerindeki güçlü etkisini de görebilmekteyiz. 

Çalışanlarınızın işlerini sevip sevmediklerini, ya da işlerine ne kadar adandıklarını anlamak istiyorsanız, onlara “ İşte zaman nasıl geçiyor?” sorusunu sorun. Verilen cevap sizi bu konuda aydınlatacaktır.

yazar avatarı
Selin Selamet; Baltaş Grubu, Eğitim Program Yöneticisi

Diğer Makaleler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

yazar avatarı
Selin Selamet; Baltaş Grubu, Eğitim Program Yöneticisi
Personova Kişilik Envanteri Testi