12 Dev Adam’ın 2005 Avrupa Basketbol Şampiyonası’ndan tek bir galibiyetle geri dönmesi o günlerde basketbol camiasında büyük yankı yaratmıştı. Takımda büyük çekişmelerin yaşandığına dikkat çeken genel menajer Hakyemez “Milli Takım’ın takım olamadığını” söylüyordu. Bu sözler gündeme bomba gibi düştü. Hakyemez, şöyle devam ediyordu: “Mehmet, takımda kimseyi umursamıyor. Bulgaristan maçında takımın en iyisi olan Mirsad’a sürekli hakaret etti. Tanjevic’in sorusuna cevap bile vermeyip kafasını çevirdi. Mirsad takımda hiç sevilmiyor. Kimseyle dostluğu yok. O yüzden de en küçük hatasında azarlanıyor, küfürlere maruz kalıyor. Kerem’in kaprisleri bitmiyor.”
Cadı Kazanı 2005
12 Dev Adam’ın 2005 Avrupa Basketbol Şampiyonası’ndan tek bir galibiyetle geri dönmesi o günlerde basketbol camiasında büyük yankı yaratmıştı. Takımda büyük çekişmelerin yaşandığına dikkat çeken genel menajer Hakyemez “Milli Takım’ın takım olamadığını” söylüyordu. Bu sözler gündeme bomba gibi düştü. Hakyemez, şöyle devam ediyordu:
“Mehmet, takımda kimseyi umursamıyor. Bulgaristan maçında takımın en iyisi olan Mirsad’a sürekli hakaret etti. Tanjevic’in sorusuna cevap bile vermeyip kafasını çevirdi. Mirsad takımda hiç sevilmiyor. Kimseyle dostluğu yok. O yüzden de en küçük hatasında azarlanıyor, küfürlere maruz kalıyor. Kerem’in kaprisleri bitmiyor.”
Oyuncular Ne Diyor?
Mehmet: “Hakyemez oyuncuları birbirine düşürmeyi çok iyi biliyor. Hemen istifa etmeli. Mirsad sürekli sorun çıkaran bir oyuncu. Hep kendine oynuyor. Herkes eleştiriyor, ama ben de konuşursam, söyleyecek çok şeyim olur.”
Kerem: “Herkesin kendi önünü, kendi pisliğini temizlemesi gerekiyor. Etrafa çamur atmak kolay ama herkes kendisinin ne yaptığını düşünsün.”
Mirsad: “Bu takım artık bitmiş, herkes kahraman olmak peşinde. Ortak bir hedefimiz olamadı, herkesin kendi hedefleri vardı.”
Hidayet: “Utanç verici bir durum… İyi oynayınca rehavete kapılıp, ‘Nasıl olsa kazanırız’ düşüncesine kapılıyorduk.”
Koç Tanjeviç ise, tam bir profesyonel gibi bütün sorumluluğu üstleniyordu: “Bir suçlu aranıyorsa, o da benim.”
Birlik, Uyum ve Zafer 2006
Tam bir yıl sonra aynı koçun liderliği ve deneyimli oyuncu İbrahim Kutluay’ın kaptanlığında, yepyeni ve genç oyuncularından kurulu bir takım, Dünya Basketbol Şampiyonasının yolunu tuttu. Brezilya’yı, Litvanya’yı (iki kez) Avustralya’yı, Katar’ı ve güçlü Slovenya’yı yendiler, altıncılığı kazandılar. Türkiye peş peşe gelen bu zaferlerle sarsıldı. Bir yılda ne değişmişti?
Üç maçı sakat oynayan kaptan İbo yaşananları şöyle özetliyordu: “İşin sırrı, önce takım olabilmekte, paylaşmayı bilmekte yatıyor. Önemli olan herkesin ben değil, biz olarak düşünmesiydi. Sonuçlar bizim için sürpriz olmadı.”
Takımda örnek bir kaynaşma yaşanıyor, ne aykırı bir ses çıkıyor, ne primler konuşuluyordu. Oysa bir yıl önceki Şampiyona’da yaşanan skandallar ve harcırah krizi uzun süre gündemi meşgul etmişti. Yeni takımda tecrübeli isimlerle gençler arasında ilk kez böyle bir kaynaşma gözleniyordu. Oyuncular izin günlerinde bile birbirinden ayrılmıyordu. Genç kadronun, sahadaki mücadeleleri kadar, salon dışındaki dayanışmaları da örnek gösteriliyordu.
Ardı kesilmeyen sakatlıklara rağmen oyuncuların özverisi şaşırtıcıydı. Brezilya maçında parmağı çıkan Ermal doktorlara, “Sakın Tanjevic’e söylemeyin. Siz sadece elimi sarın, arkadaşlarımı bırakamam,” diyordu. Maçın bitimine 5.4 saniye kala, faul atışından seken ribaundu alan Ermal, faulleri sayıya dönüştürmeyi başardı. Sonradan, “Çok savaştık, yaşadığımız sakatlıklar önemli değil, bunları özür olarak kullanamayız. Takım gibi oynanmamız en güzeliydi, bir kişi faul atarken diğerlerinin kenetlenmesi önemliydi,” diyecekti.
Serkan Erdoğan ise, beş faulle oyun dışı kaldığı bir karşılaşma sonrasında, “Oyundan çıkmam hayırlı oldu. Yerime giren Ersan, diğerleriyle birlikte maçı çevirdi” dedi. Takım içinse, “Bizi ateşleyen şeyin, takım ruhu ve arkadaşlık olduğu ortada” ifadesini kullandı. Cenk Akyol da “Ben bu takımın üyesi olduğum için gurur duyuyorum,” diyordu.
Son sözü Federasyon Başkanı Turgay Demirel söyledi: “Milli takımın parçası olmanın kuralları vardır. Belli prensipleri benimsemek, içtenlikle, isteyerek, özveriyle çalışmak gerekir. Bunu yapan her oyuncu yetenekleri çerçevesinde yerini alacaktır. Bu öykü iyi anlaşılmalı; bir takım nasıl oluşturulmalı, bireyler nasıl hareket etmeli, teknik kadrolarla oyuncular nasıl bütünleşmeli, sahada maçın sonuna kadar, rakip kim olursa olsun, elinden gelenin en iyisini nasıl ortaya koymalı? Bu başarı iyi analiz edilirse, ileride birçok başarılar daha elde etmek mümkün olur.”Değerli koçlardan Ergin Ataman, takıma çektiği tebrik mesajında her şeyi özetliyordu: “Tanjevic’e ben dahil, birçok kişiye ders verdiği için saygı duyuyorum. Sporda başarının kişisel egolarla değil, disiplin, çalışma ve takımla olduğunu tüm dünyaya yeniden hatırlattı.”
Kaynak:
- NTV-MSNBC, 22 Eylül 2005
- Milliyet Gazetesi, 5, 6 Eylül 2006
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir