Bu soruya vereceğiniz cevap, çalışan sadakati, sağlığı ve üretkenliği hakkında önemli bilgiler gizler. Kurumlarda aynı çalışma ortamını paylaşan kadın ve erkek, genellikle iki ayrı grup olarak ele alınır ve her iki grubun iletişim kurma biçimi ve çalışma tarzı birbirinden farklılık gösterir. Sosyal bilimciler, doğuştan veya sonradan öğrenilen “dişil” ve “eril” farklılıklarının neden var olduğu ve hatta neden çalışma ortamında sıklıkla “eril” davranışların daha yüksek bir değer olarak kabul gördüğünü araştırmaktadır. İş ortamında iş stresinin kendileri için hangi anlama geldiği sorulduğunda, kadınların ve erkeklerin cevapları birbirinden oldukça farklıdır. Erkeğin stres seviyesini kurumda otorite sayılan kişilerin kendilerine davranış şekilleri belirlerken, kadının stres seviyesini genel iş ortamı belirlemektedir. Erkeğin iş ortamındaki sağlıklı çalışma koşulu, kontrol, yetki ve sahip olduğu pozisyonla yakından ilişkilidir. Kadınlar için iş ortamında sağlıklı olma koşulu ise ev yaşamlarını nasıl algıladıklarıyla ilgilidir.
Bu soruya vereceğiniz cevap, çalışan sadakati, sağlığı ve üretkenliği hakkında önemli bilgiler gizler. Kurumlarda aynı çalışma ortamını paylaşan kadın ve erkek, genellikle iki ayrı grup olarak ele alınır ve her iki grubun iletişim kurma biçimi ve çalışma tarzı birbirinden farklılık gösterir. Sosyal bilimciler, doğuştan veya sonradan öğrenilen “dişil” ve “eril” farklılıklarının neden var olduğu ve hatta neden çalışma ortamında sıklıkla “eril” davranışların daha yüksek bir değer olarak kabul gördüğünü araştırmaktadır.
Deborah Tannen 1990 yılında erkek ve kadının farklı konuşma tarzları üzerine ayrıntılı bir araştırma gerçekleştirdi. Bu çalışmasında Tannen, erkek ve kız çocukların içinde büyüdükleri sosyal ortamların birbirinden çok farklı olduğunu buldu. Bu farklılıkların ışığında kadın ve erkeğin adeta farklı kültürlerde büyütüldükleri sonucuna vardı. Gerçekten de erkek ve kadın arasında geçen konuşmalar birbirlerinden o kadar farklıdır ki dikkatle gözlemlendiğinde iki ayrı kültürde yapılıyormuş izlenimi yaratır. Bu konuşmalar sanki farklı ülkelerden, farklı geçmiş, dil ve dine sahip iki kişi arasında geçiyormuş gibi birçok anlaşmazlık yaşanmasına neden olur.
Temel bir dünya görüşü olarak Tannen, erkeklerin hiyerarşik sosyal bir düzen içerisinde faaliyette bulundukları ve bütün bunları yaparken iletişim kurdukları kişiler karşısında da kendilerini onlardan “yukarıda veya aşağıda” gördüklerini tespit etti. Erkek, iletişim tarzıyla ve iletişim sırasında verdiği tepkiyle sık sık “bağımsızlığını koruma ve başarısızlığı engelleme” ihtiyacını vurgular. Diğer taraftan kadın, dünyayı “iletişim ağı” olarak görme eğilimi gösterir ve hem diğer kişilerle kurduğu iletişimde, hem de diğer kişilerin iletişimlerini yorumlarken “samimiyeti sürdürme ve yalnız kalmayı engelleme” arayışında olur.
Tüm dünyada kabul gören kadın ve erkek arasındaki temel farklılıklardan söz ettikten sonra, iki farklı grup olarak ele alınan erkek ve kadının işyeri beklentilerinin, çalışma tarzlarının ve sahip oldukları özelliklerin de birbirlerinden farklılık göstermesine şaşırmamalı. Tablo 1,Erkek ve kadın tarafından paylaşılan işyeri tarzları ve beklentilerinin en uç noktalarını göstermektedir. Ancak burada erkekler için “eril” kadınlar için ise “dişil” terimlerini kullanmak daha doğru olur. Birçok kadın, muhtemelen “eril” diye tanımlanan belli özelliklere kendilerinin de sahip olduğunu düşünür ve bazı erkekler de, tıpkı kadınlar gibi tabloda “dişil” diye tanımlanan belli özeliklerin kendilerinde de var olduğu görüşündedir.
Burada ifade edilen tüm görüş ve tarzlar, karakteristik dişil ve eril sonuçlarını oluşturmak üzere ortaya atılmıştır. Tanımlanan tüm görüş ve tarzlar üretken bir işyeri için eşit derecede geçerli ve faydalıdır. Günümüzde artan rekabet ve değişen işgücü demografik bilgileri bu gerçeği vurgulamaktadır.

İşyeriniz “eril” mi yoksa “dişil” mi?
Çalışma ortamında iş stresiyle ilgili bir soru sorulduğunda, erkek ve kadından alınan yanıtlar birbirinden önemli derecede farklılık gösterir. Erkeklerin gerginlik seviyelerini kurumdaki otorite sahibi kişilerin kendilerine davranış biçimleri belirler; kadınların stres seviyeleri üzerinde ise genel iş ortamı etkili olmaktadır.
Lluminari araştırmasında, işyeri değerlerinin cinsiyete göre farklılık gösterdiğini ve bu değerler arasındaki fark iş ortamında önemli sayılabilecek olumsuzlukların yaşanmasına neden olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışma, “eril” değerlerinin hâkim olduğu ortamda çalışan kadınların veya aynı şekilde “dişil” değerlerin hâkim olduğu ortamda çalışan erkeklerin önemli sorunlar yaşabileceklerini göstermektedir. Başlıca problemler, sağlık sorunları, üretkenlik ve motivasyonda düşüş, çalışma isteğinin azalması ile işten ayrılma eğilimidir.
Lluminari’nin araştırmasını yöneten Dr. Micheal Peterson (Delaware Üniversitesi), cinsiyete dayalı değerlerin en üst seviyede verimin elde edildiği işyeri ortamını tanımlarken iki farklı yaklaşımın ortaya çıkmasına neden olduğunu söylemektedir. “Dişil” yönlü kültür, işin diğer kişilerle bağlantılı olarak yapıldığı varsayımına dayanır. Bu yaklaşımda işin başarılı olması için insan ilişkilerinin ve iletişiminin öneminin kavranması gerekmektedir. Kadınların başarısında değerler, kurumsal kültür ve iş/aile dengesi büyük rol oynar.
Bu yaklaşımın tam tersi olarak “eril” yönlü kültür, işin, başarı ve büyük miktarda kazanç sağlamak adına yapıldığı varsayımı üzerine dayanmaktadır. Dr. Peterson işin başarılı olması için, başarılı sonuçlar elde etmenin öneminin kavranmasının şart olduğunu söyler. Başarı; kar, pazar payı, statü ve etkili olmak ifadeleri ile tanımlanır.
1,000’nin üzerinde çalışana sahip kurumlarda çalışanlar arasından seçilen 1,100 den fazla kadın ve erkeğe “sağlıklı işyeri” nin onlar için hangi anlama geldiği sorulmuştur:
Bu sorunun yanıtı, kadınların birlikte çalıştıkları iş arkadaşlarına, ekiplere ve grup uyumuna erkeklere oranla iki kat fazla önem verdiklerini ortaya çıkarmıştır. Kadınların erkeklere oranla iki kat fazla önemsedikleri bir başka konu, etkili ve açık iletişim konusudur.
Kadınlar temel prensiplere ve değerlere, erkeklere oranla iki kat fazla önem verirler. Kadınlar işyerini tanımlarken “yaşayan bir varlık”, “anlayışlı”, “yardımsever” ve “destekleyici” gibi ifadeler kullanmaktadır. Bu yaklaşım kadınların çalışma ortamlarına erkeklere oranla 1,5 kat daha fazla değer verdiği göstermektedir.
Cinsiyete dayalı değerlerde ise erkekler emniyet ve güvenlik konularına kadınlara oranla iki kat fazla önem vermektedir.
İş ortamında iş stresinin kendileri için hangi anlama geldiği sorulduğunda, kadınların ve erkeklerin cevapları birbirinden oldukça farklıdır. Erkeğin stres seviyesini kurumda otorite sayılan kişilerin kendilerine davranış şekilleri belirlerken, kadının stres seviyesini genel iş ortamı belirlemektedir. Erkeğin iş ortamındaki sağlıklı çalışma koşulu; kontrol, yetki ve sahip olduğu pozisyonla yakından ilişkilidir. Kadınlar için iş ortamında sağlıklı olma koşulu ise ev yaşamlarını nasıl algıladıklarıyla ilgilidir.
Peterson “Çalışanların uyku alışkanlıkları, çalışan sağlığını ve verimliliğini önemli ölçüde etkiler ve yürütülen çalışmalar çalışanların önemli bir kısmının yeteri derecede dinlenemediklerini ortaya koymaktadır” demektedir.
Erkekler işe geldiklerinde kadınlara oranla kendilerini daha yorgun hissettiklerini söylemektedir. Ayrıca erkekler kadınlara oranla daha zor uykuya dalmaktadır. Hem kadınların hem de erkeklerin 54% ‘ü neredeyse her zaman işe yorgun geldiklerini ifade etmişlerdir.
Cinsiyet farklılıklarını bilmek ve yönetmek, çalışanları motive eder, üretkenliği artırır, sadakati güçlendirir ve ayrıca çalışanları fizik ve akıl yönünden de güçlü tutar. Bir kurumun kültürünü değerlendirmek ve daha sonra çalışan erkek ve kadınların güçlü yanlarını birbirleriyle kaynaştırmak üzere cinsiyete dayalı eğitim programları geliştirmek kuruma önemli bir katkı sağlar. Bu yaklaşım hem kurum, hem de çalışanlar için en üst seviyede sağlıklı kurum koşullarının oluşumuna imkân verir.
Hem kadınlar, hem de erkekler sağlıklı işyeri özelliklerini tanımlarken temizlik ve spor programları gibi fiziksel özelliklerin dışında bir yorum yapma gereği duyarlar. Çalışanlar bir buluşun, bir yaratıcılığın toplantı odasında hayat bulduğuna inanmazlar. Bugünün işgücü düşünüldüğünde, sağlıklı işyeri tanımını yaparken yönetim, liderlik, kontrol ve özerklik, çalışma arkadaşlarının birbirleriyle olan uyumu ve işyeri atmosferi kritik öğeler arasında yer almaktadır.
Kurumların sağlıklı iş ortamı için “dişil”-“eril” farklılıkların farkında olması ve ortaya çıkabilecek sorunları önceden alacakları önlemlerle en alt düzeye indirmesi kuruma büyük kazanç sağlayacaktır.
Kaynak

Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *