“Tohumun içindeki görkemli meşeyi görmek”

İş hayatında başarılı olmuş, girişimci, yenilikçi ve değişimci kişileri yakından incelediğimizde, bu kişilerin birlikte çalıştıkları kişiler ve çevrelerindeki en iyi özellikleri ayırt edebilen, gerçekliği yeniden yapılandırabilen bir özelliğe sahip olduğunu görürüz. Bu insanların ileriyi, fırsatları ve gelişme potansiyelini farklı bir biçimde görme yeteneği vardır. Olumlayıcı Zekâ, belirli bir durumu yeniden yorumlayarak farklı bir bağlamda görebilmek, olumlu yönlerini takdir edebilmek ve o durumun özelliklerinden geleceğin nasıl şekilleneceğini öngörebilmek yeteneğidir. O anın içinde barındırdığı olumlu ve üretken potansiyeli fark edebilmektir. O anda gizli olan, çığır açıcı bir ürünü, üstün bir yeteneği, geleceğe uzanan bir çözümü keşfedebilmektir. Olumlayıcı zekâ, olumsuzlukları olumlu gibi görmek, başarısızlıklar karşısında bahaneler üretmek, destek vermek adına yeteneksizliklere övgü düzmek demek değildir. Gerçekleri görmemek ya da inkâr etmek de değildir. Gerçekleri daha iyi bir gelecek için yeniden yorumlamaktır.

“Baktığını gören göze kurban olayım..”

Aziz Nesin

İş hayatında başarılı olmuş, girişimci, yenilikçi ve değişimci kişileri yakından incelediğimizde, bu kişilerin birlikte çalıştıkları kişiler ve çevrelerindeki en iyi özellikleri ayırt edebilen, gerçekliği yeniden yapılandırabilen bir özelliğe sahip olduğunu görürüz. Bu insanların ileriyi, fırsatları ve gelişme potansiyelini farklı bir biçimde görme yeteneği vardır. Bu alanda çeşitli çalışmalar yapan Tojo Thatchenkerry, bu yeteneğe Olumlayıcı Zekâ adını veriyor. Bugüne kadar bildiğimiz Bilişsel Zekâ, Duygusal Zekâ, Çoklu Zekâ kavramlarından farklı bir dizi yetiyi barındırıyor Olumlayıcı Zekâ. Metzker ile birlikte yazmış olduğu Appreciative Intelligence kitabında Thatchenkerry bu zekâ türünü, “tohumun içindeki görkemli meşeyi görebilmek” metaforuyla tanımlıyor. Olumlayıcı Zekâ’yı hayata geçirmenin şirketler için önemli bir rekabet üstünlüğü yarattığını, yaratıcı çözümler, yeni ürünler, hedeflere ulaşma yeteneği, üstün performanslı ve doyumlu çalışanlara sahip olmayı sağlayan üretken bir iş ortamı anlamına geldiğini savunuyor. 

Olumlayıcı Zekâ, belirli bir durumu yeniden yorumlayarak farklı bir bağlamda görebilmek, olumlu yönlerini takdir edebilmek ve o durumun özelliklerinden geleceğin nasıl şekilleneceğini öngörebilmek yeteneğidir. O anın içinde barındırdığı olumlu ve üretken potansiyeli fark edebilmektir. O anda gizli olan, çığır açıcı bir ürünü, üstün bir yeteneği, geleceğe uzanan bir çözümü keşfedebilmektir. Olumlayıcı zekâ üç bileşenden oluşur.

1. Farklı algılama biçimi. Kişinin, herhangi bir nesneyi, kişiyi, ortamı ya da senaryoyu bilinçli olarak farklı bir perspektife oturtmasını içeren psikolojik sürece çerçeveleme adı verilir. Görmek, yorumlamak, çerçevesini çizmek ve yeniden çerçevelemekten oluşan bir çeşit yetenektir. En basit örnek, herkesçe bilinen yarıya kadar su dolu bardağın, kimilerince boş ve kimilerince dolu olarak görülmesidir. Nasıl tanımlanırsa tanımlansın, bardaktaki su miktarı değişmez, değişen bakış açısıdır. Yarı dolu bardağı nasıl yorumlayacağınız iyimserlik ya da kötümserlik özelliklerinize, o anda susuzluktan yanmış olmanıza ya da su almakta olan sandalınızı kurtarma derdinde olmanıza bağlı olabilir. Olumlayıcı zekayı kullanmak, o anı yeniden çerçeveleyerek ve farklı sonuçlar yaratacak şekilde yeni bir gerçek yaratır. 

Harvard’lı Profesör Bazerman, müzakereler sırasında müzakerecinin zihninden, olası kayıplarını mı, yoksa olası kazançlarını mı geçirmekte olmasının müzakere sonucunu etkilediğini kanıtlamış. Örneğin yönettiği iş birimine satın almak istediği donanım için ödenek talep eden iş lideri, eğer söze “Üç yıldır hiçbir donanımı yenilemedik. Zaten bizim birime tahsis edilen bütçe her zaman pazarlamaya tahsis edilen bütçenin altında kaldı,” şeklinde başlarsa, hiçbir somut bilgi ve öneri sunmaz, yeni donanımın yararlarından söz etmezse, sonuç alması da pek mümkün olmaz. Aksine, kendisine ödenek vermeyen birilerini örtülü olarak suçlaması, karşı tarafta savunma yaratır. Oysa konuyu olumlu bir çerçevede sunmak da mümkündür. “Bu donanıma yapılacak yatırımın parasal yararları şunlardır. Bu donanımı şu şu bölümler kullanacak, zamandan tasarruf sağlanacak, şu ve şu işler daha yüksek kalitede ve daha kısa zamanda müşteriye ulaşacaktır.” 

2. Gizli cevheri keşfetmek. Takdir sözcüğünü “bir şeyin olumlu değerini ayırt etmek” olarak kullanmaktayız. Gerçekten de başarılı insanlar günlük olaylara, insanlara, ürünlere hatta engellere farklı bir gözle bakmayı bilir ve farklı değerlendirirler. Çünkü gördüklerinin olumlu yönünü algılamak için onları yeni bir bütünün içine oturtur, başkalarının görmediği yetenekleri ve potansiyeli keşfederler. Takdir etme, değer bilir bir yaklaşımla onaylama anlamına gelir. İnsanlar takdir edilmeye ve kabul görmeye büyük ihtiyaç duyarlar. Güçlü özelliklerinin ve değer verdikleri şeylerin öneminin takdir edildiğini görmek isterler. 

3. “İstikbal görmek”. Olumlayıcı zekâdan sonuç alabilmek için, insanlarını, durumların ve nesnelerin yararlı, çekici, ya da olumlu özellikler barındırdığını saptamak yetmez, aynı zamanda bunları açığa çıkarmak da gerekir. Coca Cola’nın kurucusu, baş ağrısına karşı geliştirilmiş ancak başarısız olmuş bir ilaçta, bir hafif içecek potansiyeli görmüş, bir ilaca yeni bir kimlik atfederek Coca Cola’yı yaratmıştı. (Ferda Yıldız örneği) Ayhan Bermek 1981 yılında Hannover Fuarını gezenlerin hayranlıkla izlediği faks makinesinde “istikbal görmüş”, onu Türkiye’ye getirebilmek için üç yıl uğraş vermiş, sonra da bugün dev bir elektronik donanım şirketinin temelini atmıştı. 

Olumlayıcı zekânın sonuçları

Olumlayıcı zekâ başarının ardında yatan düşünce sistemi ve tutumları açıklamaya yarar. Başarılı insanlar çevrelerini farklı algılamakta, ona herkese “aşikâr” olanın ötesinde bir değer atfetmektedirler. Olumlayıcı zekâ, insanları takdir etme, başka insanlarda gizli kalmış cevheri keşfetme ve basmakalıp düşüncelerin ötesine geçebilme kapasitesini içerir. Olumlayıcı zekânın başlıca dört sonucu vardır: 

• Azim: Bir alanda hedefe ulaşmak için tekrar tekrar denemek ve sonra da hedefi zihninde sürekli olarak canlı tutmak. 

• Eylemlerinin fark yaratacağına ilişkin inanç: Bu da yeterlilik duygusu, hayatını kontrol edebileceğine dair inanç, başarabileceğini düşünme anlamına gelmektedir. Yüksek yeterlilik duygusuna sahip kişiler daha mücadele isteyen işler seçer, başarısızlık olasılığıyla karşılaşınca çabalarını artırır ve beklenmedik başarısızlıklar karşısında çabuk toparlanırlar. 

• Belirsizliğe karşı hoşgörü: Olumlayıcı zekâya sahip kişiler; birbiriyle çelişen fikirler, cevabı bilmemek, problemi nasıl çözümleyeceğini bilmemek ya da bir durumun sonuçlarını kestirememek gibi durumlarda olumsuz duygularını erteleyebiliyor. Ayrıca özsaygısı yüksek kişiler belirsizliğe daha dayanıklı olabiliyor. Çatışma durumlarında savunmaya geçmiyorlar ve daha geniş bir bakış açısından bakarak olaylara yaklaşıyorlar. 

• Zorluklar karşısında toparlanma gücü: Bu özellik, azimden farklı olarak karşıtlık ya da zıt güçler karşısında kendi gücünü koruyabilme anlamına geliyor. Başarısızlık yaşadıktan bazen birkaç dakika, bazen birkaç gün ya da bir hafta sonra, kişi bıraktığı yerden devam edebiliyor ya da yeni bir başlangıç yapabiliyor. 

Olumlayıcı zekâ gerçekleri görmezden gelmez

Olumlayıcı zekâ, olumsuzlukları olumlu gibi görmek, başarısızlıklar karşısında bahaneler üretmek, destek vermek adına yeteneksizliklere övgü düzmek demek değildir. Gerçekleri görmemek ya da inkâr etmek de değildir. Gerçekleri daha iyi bir gelecek için yeniden yorumlamaktır. Ünlü bir mimarın dediği gibi; “Olumlu tutum sihirli bir güç değildir. Bir sal küreğine benzer. Akıntıya karşı gitmek istiyorsanız bu küreği kullanmak ve uğraşmak zorundasınız. Sadece küreğe sahip olmak işe yaramaz.”

Çarpıcı bir araştırma bulgusuyla bu yazıyı noktalayalım: Deney laboratuarında solucanlar iki gruba ayrılmış; deney asistanlarından bunları izleyerek hareketlerini kaydetmeleri istenmiş. Birinci gruptakilerin deney asistanlarına, bu solucanların hiperaktif ve sürekli başlarını oynatıp kımıldatan özel bir tür olduğu söylenmiş. Diğer grubu izleyecek asistanlara da, bunların bildiğimiz sıradan solucanlar olduğu, pek de hareketli olmadıkları anlatılmış. “Hareketli” solucanları izleyen deney asistanlarının grubunun, diğer gruba oranla yüzde 20 daha hareketli “süper solucanlar” olduğu ortaya çıkmış. Beklentilerimiz en ilkel canlılar arasında yer alan solucanların hareketliliğini bile bu ölçüde etkiliyorsa, varın siz, insanları nasıl etkileyeceğini hesap edin…

Kaynak:

  1. Thatchenkerry, T. Metzker, C. (2006). Appreciative Intelligence, Berrett-Koehler Publishers.
  2. Cordaro, L., Ison, J. “The psychology of the Scientist”, Psychological Reports,13, 1963.

Diğer Makaleler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

Personova Kişilik Envanteri Testi