İnsanlar kendi becerilerini, ilgilerini öğrenmek için çaba göstermelidir. Öğrendikleri karşısında durmamalı öğrenmeye devam etmelidir. Keşfedilen alanlarda gelişimini devamlı hale getirmelidir ve bu bilgilerini insanlarla paylaşacağı ortamı oluşturmalıdır. Bu makalede anlatılanlar da aslında hayatımızı yönetmeyi öğretmeyi amaçlamıştır. Bir meslek sahibi olmak sadece o mesleğin kabuğunda kalmak değildir. O mesleği kendi karakterimize göre analiz ederek uyarlama çabası içermelidir. Bu da bizi diğer meslektaşlarımızdan ayrı yere koyarak farklı bir şey yapıyor hissi yaşatmaktadır.
1980’li yıllar. Babam: “Kızım ne olmak istiyorsun?”Ben: “Eğitim yönetim danışmanlık şirketinde eğitim program yöneticisi olmak istiyorum.”Babam: “Kızım önce bir meslek sahibi ol, sonra yapmak istediklerini yaparsın. Emeklilikte falan yapılmaz mı o dediğin şey?
Yukarıda ki diyalog tamamen bir hayal ürünü. Bizim zamanımızda insanlar doktor, mühendis, mimar, avukat, öğretmen olmak isterlerdi. Diğerlerine ‘bir baltaya sap olamayacak’ gözü ile bakılırdı. Bir de o yıllarda okumayana dükkân açılırdı. Onların da kariyer hayali ileri de toptancı olmakla sınırlıydı.
Adım adım kariyerim
1987 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesini kazandığım da annem: “Doktor mu? Kızım senin yeteneklerin avukatlığa uygundu” dedi. Çenesi kuvvetli olmak bir yetenekti. O senelerde dil ustalarına sadece avukatlık mesleği önerilirdi.
1993 Yılında Cerrahpaşa’dan mezun olmaya hazırlanırken, ODTÜ Matematik’te okuyan bir arkadaşıma ileride ne olmak istediğini sordum, “Öğretmen olacağım” dedi. Şaşkınlıkla bakarak,“ Sadece öğretmen mi?” dediğimi hatırlıyorum. Doğal olarak arkadaşım, “Sen doktor olmayacak mısın?” demek zorunda kalmıştı. Ben ne olacağımı bilemesem de, bildiğim tek şey çok şey yapmak istememdi.
Çok şey yapmak için sadece tek bir bakış açısı, tek bir bilim, tek bir çevre yeterli değildi bunu hissedebiliyordum, yaşam tecrübelerim bunun doğruluğunu kanıtlayacaktı.
İşte 1995 yılında başlayan altı yıllık oyunculuk eğitimim kendimi keşfin başlangıcı oldu. Ben kimdim? Neleri başarabiliyordum? Duygularımı ve başkalarının duygularını anlayabiliyor muydum?
1999 Yılı Türk insanının hayatı sorguladığı bir yıldı. Benim için ise şimdi ki kariyerimin dönüm noktasıydı. O zaman ki başhekimimin “Sema sahneyi sever”diyerek beni yönlendirmesiyle, ODOKE (Olağan Dışı Olaylar Koordinasyon Ekibi) ile birlikte İnsan Kaynağını Geliştirme Derneği adına, Boğaziçi Üniversitesinde gönüllü ilkyardım eğitimleri vermeye başladım ve medikal bilgiyi kullanırken, oyunculuk eğitiminin bana sağladığı katkıyı fark ettim. Yeni çevre, farklı bakış açıları, sürekli kendimi geliştirme çabalarım…Artık nerede eğitim varsa ben oradaydım. Bir sürü eğitimin de eğiticisiydim.
Sene 2004, Sağlık Bakanlığı UMKE’yi(Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi) kurmuş ve eğiticiler arıyor. Yöneticilerimin ilk aklına gelen isim “Sema”, bu sefer ki konu Paramedikal. Ekip çalışması, stres yönetme oturumları. Durmadan okuma, tecrübe edinme ve bu alanda profesyonel kariyer yapma araştırması.
Sene 2005, Baltaş gibi alanında kendini kanıtlamış bir şirket eğitim program yöneticisi arıyor. Tek bildiğim bu işi mükemmel yapabileceğim ancak doktor olarak kendimi kabul ettirmemin zor ama imkânsız olmadığı. Biliyorum ki yeteneklerim bu işe uygun, edindiğim tecrübeyi de gösterebilirsem neden olmasın? Baltaş’a başvuru formumda yazdığım “İnteraktif yetişkin eğitimi, insan psikolojisi, kişisel gelişim ve duygusal olgunluğa yatkınlık, etkin ve pozitif iletişim, hitabet sanatına duyduğum özel ilgi” ifadelerini işe alış sürecinde sergileme fırsatı bulmam, Baltaş Grubun’da eğitimci olarak işe alınmamı sağladı ve bu da benim profesyonel kariyerimin başlangıcı oldu.
2005’de Baltaş’da eğitim program yöneticisi ve 112 İl Ambulans Servisi’nde komuta şefiydim. Aynı yıl UMKE kuruluşu ile birlikte Türkiye adına destek vermek üzere Pakistan depreminde görev aldım. Sene 2008, TBB ( Türkiye Bankalar Birliği)’nin sosyal sorumluluk projesi kapsamında “ Çok Yaşa Bebek Kampanyası”na danışmanlık yapan üniversite hocaları beni eğitimlerden tanıdıkları için yeteneklerime uygun bir iş teklifinde bulundular. Şu sıralar Baltaş, 112 ambulans servisi, TBB temsilcilik görevlerim tüm zamanımı alsa da kariyerimden memnunum.
Çok şey yapmak için sadece tek bir bakış açısı, tek bir bilim, tek bir çevre yeterli değildi bunu hissedebiliyorsum, yaşam tecrübelerim bunun doğruluğunu kanıtlayacaktı.
Bazen geriye dönüp baktığımda “her şey bir tesadüf müydü?” diye düşünüyorum. Cevabım kesinlikle “HAYIR.”
- Yeteneğiniz olan alanları keşfetmek için uğraşmak,
- Keşfettiğiniz alanlarda gelişiminizi taşacak kadar doldurma çabası,
- Farklı ilgi alanları,
- Güçlü bir iletişim ağı yardımı ile geniş bir çevre oluşturmak,
Bütün bunlar hazırladı, bugünü…
Son söz: Anne! ‘o güçlü çene’ dediğin şey, iletişim becerisiymiş, hani ‘garip fikirlerin var’ derdin ya, işte onlar yaratıcılıkmış, “yapacaksın da ne işe yarayacak?”dediğin oyunculuk aşkım, kendimi tanımaya ve eğitimlerde yüksek sahne performansıgöstermeme yarıyormuş. Hani, “neredeyse dünyada ki tüm insanlarla tanış çıkacaksın” diyerek bazen beni eleştiriyorsun ya! Biliyor musun? Çevremdeki bu insanlar bana sürekli birbirinden farklı iş olanakları sunuyor.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir