“Zorunlu olarak işinden ayrılan kişilerde ön plana çıkmaya başlayan güvensizlik, gelecek korkusu, öfke gibi duygularla başaçıkmaya yardımcı olacak temel yaklaşım, kontrol gücünü olumlu düşünce ile birleştirmektir. Olumlu düşünen kişi, başarısızlığı değiştirilebilir bir nedene bağlar ve böylece bir sonraki denemesinde başarılı olacağına inanır. Olumsuz düşünen kişi ise başarısızlığın nedenini, kendisinin bulup değiştiremeyeceği, sabit bir nedene atfeder. Bu farklı açıklamalar, kişinin hayata olan tepkisini ve zorluklarla mücadele biçimini derinden etkiler.”
Kariyerdeki olumsuz bir değişiklik, duygusal nitelikleri ağır basan bir süreçtir. Zorunlu olarak işinden ayrılan kişilerde ön plana çıkmaya başlayan güvensizlik, şaşkınlık, gelecek korkusu, duygu körelmesi, kaygı, depresyon ve öfke gibi duygularla başaçıkmaya yardımcı olacak temel yaklaşım, kontrol gücünü olumlu düşünce ile birleştirmektir.
Kişinin başarı ve başarısızlıklarını kendine açıklama şekli, o kişinin iyimserliğinin veya kötümserliğinin belirleyicisidir. İyimser kişi, başarısızlığı değiştirilebilir bir nedene bağlar ve böylece bir sonraki denemesinde başarılı olacağına inanır; çünkü iyimserliğin arkasındaki düşünce, bir çözüm olduğuna yönelik inançtır. Kötümser kişi ise başarısızlığın nedenini, kendisinin bulup değiştiremeyeceği, sabit bir nedene atfeder. Kötümserliğin arkasındaki düşünce, bir çözüm olmadığı inancıdır. Bu farklı açıklamalar, kişinin hayata olan tepkisini ve zorluklarla mücadele biçimini derinden etkiler.
Kötümserlik, problemleri içinden çıkılmaz hale getirirken, iyimserlik, insanlara sorunların üstesinden gelme, zorlukları yenme gücü verir. Kötümser olarak nitelenen kişiler, olumsuzluğun kalıcı olacağını, hayatlarının her alanını etkileyeceğini düşünürler: “Ben zaten hep böyleyim, şansım yok, ne yapsam boş.”
İyimser insanlar ise, olayın gelip geçici ve sınırlı etkileri olduğunu düşünerek hayatlarının olumlu yönlerine ya da geleceğe odaklanırlar.
Kötümserlik, problemleri içinden çıkılmaz hale getirirken, iyimserlik, insanlara sorunların üstesinden gelme, zorlukları yenme gücü verir. Bu gücü bulmak için öncelikle hiç bir sorunun kalıcı olmadığını bilmeli, kişi olumlu düşüncelerini ve yapıcı davranışlarını sürdürerek sorunları aşabileceğine inanmalıdır.
İyimserlik, polyannacılıktan veya vurdumduymazlıktan çok farklıdır. Bu farkın temel belirleyicisi ise, bireyin “kontrol gücü”dür. Sınırlarını Kabul Et Ya Da Genişlet
Kontrol gücüne sahip olan kişi, elde etmek istediği sonucun kendi tepkilerine bağlıolduğuna, seçtiği tepkileri göstermemesi durumunda istediği sonucun ortaya çıkmayacağına inanır. Kontrol gücü olmayan kişi ise, hatayı da, doğruyu da başkalarında arar. Yapabileceklerini gerçekleştirmekten kolayca vazgeçer, üstelik kolayca mazeretler de bulur : “Bu koşullarda iş bulmak imkansız, zaten ülkede ekonomik kriz var. Şu işler hele bir durulsun da, sonra bakarız.”
Ancak, Benjamin Franklin’in dediği gibi;
“Mazeret bulmakta başarılı olan kişi, başka işte zor başarılı olur.”
Tüm olumsuzluklara rağmen kendi varlığından kaynaklanan gücüne ve başarabileceği pek çok şey olduğuna inanan kişi, sorunlarla başaçıkabileceğine ve karşısına çıkacak zorluklara göğüs gerebileceğine inanır. Zihinsel ve duygusal enerjisini kontrol edebileceği faktörlere yöneltir. Kendi davranışlarıyla ilgili sorumluluk alır. Bu şekilde, kişisel etkinlik duygusu kuvvetlenir, kişi riske girmeye ve kendini daha fazla zorlayacak durumları aramaya heveslenir ve kendisine sorar: “Daha farklı bir sonuç için ‘ben’ ne yapabilirim?” Bu tavır, kişiyi var olan becerilerini en iyi şekilde değerlendirmeye ve geliştirmeye yöneltir. Sebat ve kararlılıkla birleşen olumlu tutum ve kontrol gücü, istediği sonuçları elde etmesi için kişiye en büyük desteği sağlar.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir