Hayattan ne bekleriz? Bu soruya verdiğimiz cevap hangi yaşta olduğumuza göre değişir. Önce koşulsuz sevgiye ve güven duygusuna ihtiyaç duyarız; oyun ve hayal alemimizi zenginleştiren objeler bizi büyüler. Gençlik yıllarında, severek yapılacak bir meslek, doyumlu bir ilişkiyi ve hayatı paylaşacağımız bir eş hayallerimizi süsler. Orta yaşlarda ise beklentiler, çocuklara başarılı eğitim olanakları sunmaya ve yaşamı kolaylaştıracak bir konforu sağlamaya odaklanır. İleri yaşlarda ise hedef, öncelikle sağlıklı bir yaşamdır; gerçekleştirmeye fırsat bulunamayan istekler ve özlemler doğrultusunda oluşur çabalar. Sevilenlerle paylaşılan huzur dolu günler düşlenir. Dönem dönem öncelikleri değişen, ama genelde sağlıklı, verimli ve uzun bir hayata dair beklentiler yönlendirir insanları. 

Çocukluğun saflığı ve coşkusu, gençliğin umudu ve hayalleri, orta yaşın sorumluluk ve yükümlülüklerle dolu mücadelelerini izleyen ileri yaş dönemi, aslında insanın en bilinçli, en özgür dönemidir. Aile, meslek ve çevreye karşı yükümlülüklerin ürünleri derlenmeye başlanır. Artık kişi kendine karşı sorumluluklarını yerine getirmeye hazırdır; onca yıllık “varetme” çabasının şimdi “varolma” çabasıyla bütünleşeceği günlere gelinmiştir.

Barcelona’da Picasso Müzesi’ni gezerken farklı dünyaların, insanın üretme çabasının evrensel gerçeğinde nasıl buluştuğunu farketmiştim. Bir ürünün ortaya çıkışı ciddi bir bilgi biriktirme ve bu bilgiyi çeşitli biçimlerde işlemden geçirme ve yeniden üretmedir. Picasso’nun bir insan elini farklı açılardan yüzlerce kez çizdiğine tanık oldum; aynı iş hayatında yüzlerce kez yenilenen ve denenen, sınanan bilgiler gibi. Sanatçı, koşulların, kuralların tutsaklığından kurtulduğu özgür döneminde, bu çok iyi tanıdığı, bütün ayrıntılarına vakıf olduğu anatomik yapıyı bölmüş, biçimini değiştirmiş ve farklı birleştirmelerle yepyeni duruşlar yaratmıştı. Malzemenizi defalarca yoğurmanın kazandırdığı güçle, yeni koşulları belirleyen kişi olarak, vardığınız noktada, Picasso’nun kübizmini coşkuyla uygulayan ve yaşayan artık siz olabilirsiniz.

İş ve özel yaşamın klasik basamaklarını tamamlamış, yaşamdan süzülen deneyim zenginliğini biriktirmiş kişi, artık ayrıntıların ardındaki gizli özü yakalamıştır. Sanatının başında tuvale yansıttığı nesneyi en ince ayrıntılarıyla yeniden üreten usta bir ressamın, sonraki yıllarda klasik öğretiyi aşıp olgunluğa ulaşması gibi. İster bir insan bedeninin ölçülü ve oranlı anatomik yapısı, ister bir ipek kumaşın kıvrımlı dökülüşü olsun, artık bütün ayrıntılar içselleşmiş ve doğal yansımalara dönüşmüştür. Bu dizi dizi kurallarla şekillenmiş klasik yapıya hakimiyet, süreç içinde figüratif yaratılara geçiş coşkusunu ve gücünü kazandırmaktadır. İşte insan yaşamında da bu aşama kendini en açık emeklilik döneminde ortaya koyacaktır. 

Ne yapmak, neyi yaşamak sizi “siz” yapıyor ve zenginleştiriyor? Yaşamınızı kim veya kimlerle nasıl paylaşmak istiyorsunuz? Emeklilik dönemi, varetmek istediğiniz rollerin öncelik kazandığı bir özgürlük dönemidir. Onu, istediğiniz biçimde ve düzende gerçekleştirebilirsiniz. Hayatın bu evresi, yılların zorunlulukları nedeniyle baskı altında kalmış kişisel yönelimlerin, yeryüzüne çıkmak ve yaşam bulmak için beklediği an olacaktır. İleri yaş dostlarına bu özgürlükleri keşfetmek için el veren ‘Aktif ve Mutlu Emeklilik Programı’ kişilerin kendilerine verebilecekleri en güzel armağanlardan biridir.