Yeterlilik duygusu proaktif davranışın dayandığı temel kavramlarden biridir. Bireyin bir işi yapabilme yeteneği hakkındaki algı ve inançlarını ifade eder. Kişi kendisiyle ilgili bu algı doğrultusunda hedefler seçer ve dış dünyanın kendisine sunduğu koşulları kontrol edip edemeyeceğine karar verir. Önüne çıkan sorunun üstesinden gelebileceğine inanan kişiyi dış koşullar yönlendirmez, o, kendisi dış koşulları kontrol edebilen ve yönlendiren proaktif bir bireydir. Yeterlilik duygusu kişinin belirli bir durumda ne kadar çaba göstereceğini, bir engelle karşılaştığında ne kadar ısrarlı davranacağını ve zorlayıcı durumlara ne kadar dayanabileceğini de belirler. Yeterlilik duygusu güçlü olan kişiler, zor durumları uzak durulması gereken bir tehdit değil, üstesinden gelinecek bir mücadele olarak görür. Harekete geçmekten zevk alır, kendilerine zorlayıcı hedefler koyar, başarısızlık karşısında çabalarını daha da artırırlar. Engellendiklerinde daha çabuk toparlanır, başarısızlıklarının nedenini kendileirnden ararlar, yeni bilgi ve beceriler edinebileceklerine ve böylelikle bir sonraki denemede başarılı olacaklarına inanırlar.
Bilgi Üniversitesi’nin kurucusu ve başkanı Oğuz Özerdem, çocukluk yıllarını anlatırken annesinin kendisine kazandırdığı en önemli özelliğin sorumluluk ve yeterlilik duygusu olduğunu söyler: “Anaokuluna başladığım yıl, ilkokul öğretmeni olan annem evin anahtarını cebime koydu, okul dönüşü kendi başıma kapıyı açıp eve nasıl gireceğimi öğretti. Onun sayesinde çok erken yaşta ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim. 13 yaşıma geldiğimde annem bir ev satın almak, gerekirse doğup büyüdüğüm mahalleden taşınmak istiyordu. Bense arkadaşlarımdan ayrı düşmek istemiyordum. Bir gün basketbol dönüşü dikkatimi çeken bir apartman dairesini, müteahhidin önce alaycı, sonra şaşkın bakışları altında, pazarlığını yapıp bağladım; ertesi gün de annemi getirip katı satın almasını sağladım. O yıl apartmana maaşlı yönetici oldum.”
Çok küçük yaşta edindiği, karşısına çıkan her zorluğun üstesinden gelebileceğine ilişkin inançla Oğuz Özerdem, daha 33 yaşındayken, çeşitli girişimlerle kazandığı deneyim zenginliğinden de yararlanarak İstanbul’un ilk özel üniversitesini kurdu ve bugünlere getirdi.
Yeterlilik Duygusu
Yeterlilik duygusu proaktif davranışın dayandığı temel kavramlarden biridir. Bireyin bir işi yapabilme yeteneği hakkındaki algı ve inançlarını ifade eder. Kişi kendisiyle ilgili bu algı doğrultusunda hedefler seçer ve dış dünyanın kendisine sunduğu koşulları kontrol edip edemeyeceğine karar verir. Önüne çıkan sorunun üstesinden gelebileceğine inanan kişiyi dış koşullar yönlendirmez; o, kendisi dış koşulları kontrol edebilen ve yönlendiren proaktif bir bireydir. Aynı zamanda kendi düşünce, duygu ve davranışlarını da amaçları doğrultusunda kontrol etme yetisine sahiptir. Tanınmış davranış bilimci Bandura yeterlilik duygusunu, kişinin sahip olduğu yeteneklere ilişkin inançları ve onun davranışlarını öngörmeyi sağlayan özellikler olarak tanımlar. İnsanlar yapabileceklerine inandıkları şeyleri yapmaya girişir, o yönde eyleme geçer ve sahip oldukları yeterlilik duygusu onların başarısını belirlemede önemli bir pay sahibidir.
İş hayatının ilk deneyimlerini, yaz tatillerinde Samsun’un ilçesi Çarşamba’da bir tuhafiyecinin yanında kazanan başarılı iş adamı Tekofaks’ın kurucusu Ayhan Bermek, namaza giderken dükkanını bir çocuğa emanet edebilen bakkal Ali Dayı sayesinde yeterlilik duygusunu öğrendi. İleriki yıllarda başarılı bir profesyonel yöneticiyken, hiyerarşik yapının yaratıcılığının ve dinamizminin önünü kestiğini fark edip çok küçük bir sermayeyle ilk şirketini kurdu. 1981 yılında Hannover Fuarı’nda ilk kez gördüğü ve çok etkilendiği faks makinesini Türkiye’ye getirmek için 3 yıl uğraştı. Teleksin bile kıt kaynak olduğu Türkiye’de, telekomünikasyonun geleceğini görmüştü. 1984’ten sonra telesekreterli faks, printer ve telefon santralıyla başlayıp hızla çeşitlenen ofis otomasyonu ve telekomünikasyon ürün grubunun hemen hemen tamamını sunan bir dev şirketin sahibi oldu.
Yeterlilik duygusu kişilerin seçimlerini ve ne yönde harekete geçeceğini belirler. Bireyler kendilerini yetkin hissettikleri ve yapacaklarına güven duydukları şeyleri yapar ve yeterince emin olmadıkları durumlardan kaçınırlar. Yeterlilik duygusu aynı zamanda kişinin belirli bir durumda ne kadar çaba göstereceğini, bir engelle karşılaştığında ne kadar ısrarlı davranacağını ve zorlayıcı durumlara ne kadar dayanabileceğini de belirler. Yeterlilik duygusu ne kadar güçlüyse, o kadar çaba, sebat ve direnç gösterilir. Girişimlerinden başarılı sonuçlar almayı bekler. Kendinden emin öğrenciler sınavlardan daha yüksek not bekler. Yeteneklerine ve bilgisine güvenen, zorlukların üstesinden geleceğinden emin olan iş adamları başarılı olacaklarına inanırlar. Yine yeterlilik duygusu kişinin yaşayacağı kaygı ve stres derecesini de tayin eder. Sonuç olarak yeterlilik duygusu kişilerin başarı düzeyini belirlemekte temel bir etkendir.
Yeterlilik Duygusunun Kazandırdıkları
Yeterlilik duygusu güçlü olan kişiler, zor durumları uzak durulması gereken bir tehdit değil, üstesinden gelinecek bir mücadele olarak görür. Harekete geçmekten zevk alır, kendilerine zorlayıcı hedefler koyar, başarısızlık karşısında çabalarını daha da artırırlar. Engellendiklerinde daha çabuk toparlanır, başarısızlıklarının nedenini kendileirnden ararlar; yeni bilgi ve beceriler edinebileceklerine ve böylelikle bir sonraki denemede başarılı olacaklarına inanırlar. Yüksek yeterlilik duygusu girişkenliği artırarak zor işlere girişmeyi kolaylaştırır ve sükünet halini besler .. Öte yandan yeteneklerinden kuşku duyan kişiler ise her şeyin olduğundan daha zor olduğunu düşünür, böylelikle yaşadıkları stresin artmasına neden olur, çözüm yolları bulmakta kısır kalırlar.
Başarı Elektronik’in kurucu başkanı ve genel müdürü Ferda Yıldız, çok başarılı bir lise eğitiminden sonra ABD’de Cornell Üniversitesi’nden elektrik mühendisliği diploması, Stanford Üniversitesi’nden de yüksek lisans aldı. Laz şivesinden kurtulmak için gösterdiği olağanüstü gayretle, mükemmel bir İstanbul Türkçesi konuşan, başarmaya tutkun, Rizeli ilkokul müdürü dedesinden ilk ahlaki terbiyeyi alarak hayata hazırlanan Yıldız’ın okulda başlayan yıldızlı başarı çizgisi hiç değişmedi. 1985’te Amerika’dan dönerken, dünyanın en büyük ATM firması ile anlaşmıştı, ama Türkiye’de işi başkasına kaptırdı. Bunu hiçbir zaman kendine yediremedi ve bir daha ATM makinelerine hiç yaklaşmadı. O günlerde Nokia’nın Türkiye’ye girdiğini öğrenip soluğu Finlandiya’da aldı, ancak reddedildi. Birkaç ay sonra, tesadüf bu ya, Ankara uçağında yanına oturan iki kişini Nokia’nın Türkiye ekibinden olduğunu öğrendi, kartını verdi, bir hafta sonra onlardan yardımını isteyen bir telefon aldı. Bir süre sonra da Nokia’nın temsilciliğini aldı, sonra kaybetti, ama yılmadı. 1994 krizinde fabrikasının temelini attı. O yıllarda ilk Türk kablosuz telefonu olan “Kaan”ı üretti. 2001 yılında Hanover CeBIT Fuarı’nda “Design Ödülü”nü kazandı. Bunu teknik destek, yayın sistemleri ve banka internet şebekeleri kurulumu, sistem entegrasyonu ve altyapı hizmetleri takip etti. Tayland’da dünyanın en büyük operatörü Orange abonelerinin tamir bakım servisini üstlendi. Bugün 700’ü doğrudan bayi, 2000’i alt bayi ve 600 çalışanıyla örnek bir işletmenin başında.
Benlik algısı
Benlik algısı kişinin kendisini nasıl gördüğü ve tanımladığını ifade eder. “Ben nasıl biriyim, hangi özelliklere sahibim, benim en çarpıcı vasıflarım nelerdir?” sorularının cevabı benlik algısının içinde gizlidir. Kişi, başkalarının kendisine karşı davranışlarına bakarak nasıl algılandığını fark eder ve kendisini tanımlar. Dolayısıyla benlik algısı çevresinden kişiye yansıyan izlenimlerle oluşur.
Benlik algısı kişinin kendisiyle ilgili bilgilerin toplamıdır. Öte yandan özsaygı kişinin kendisini nasıl değerlendirdiğini gösterir. Özsaygı kişinin kendisini onaylayıp onaylamadığını belirler. Kendisine karşı olumlu ya da olumsuz tutumlarını, kendisinin başarılı/başarısız, değerli/değersiz, yetenekli/yeteneksiz değerlendirmelerinin neresinde olduğunu hissetmesini sağlar.
Yeterlilik Duygusu ve Benlik Algısı
Yeterlilik duygusu kişinin yetenekleriyle ilgili duyduğu güvenin ifadesidir. Benlik algısı ise kendisini nasıl gördüğü ve nasıl değerlendirdiğiyle ilgilidir. Benlik algısı ve kendini değerlendirme daha çok kişinin içinde bulunduğu kültürün ve çevrenin değerlerine göre şekillenirken, yeterlilik duygusu kültürel değerlerden bağımsızdır ve daha dar kapsamlıdır. Her ikisi de kişinin kendisiyle ilgili farklı bakış açılarını temsil ederler.
MEF Dersaneleri, MEF Okulları ve Yurtiçi Kargo’nun kurucusu İbrahim Arıkan, Yozgat’ın okulsuz bir köyünde doğdu, küçük yaşta kaybettiği annesini hiç tanımadı, komşu köyün okuluna gidebilmek için 9 yaşına kadar bekledi, 4. sınıfta öğretmen evini birlikte temizlediği arkadaşı, evdeki dinamitlerin patlamasıyla gözleri önünde havaya uçunca büyük bir travma yaşadı. Öğretmen okulunda, kekemeliği nedeniyle öğretmenliğe uygun bulunmadığında, Türkçe öğretmeni İsmet Hanım’ın kefil olması ve uyguladığı özel bir eğitim programı sayesinde kekemeliği yendi, okul birincisi olarak mezun oldu. Ankara’da Yüksek Öğretmen Okulu ve Fen Fakültesi Fizik Bölümünden sonra İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi’ne asistan oldu. Boş zamanlarında ders verdiği dershaneyi devralarak 1972 yılında, beş arkadaşıyla MEF Dershanesini kurdu. Bir Almanya ziyaretinde kapıdan kapıya mektup ve eşya taşıyan kuryeleri görünce Yurtiçi Kargo’yu oluşturdu. 1990’da, uzun yıllar hayalini kurduğu, ülkenin en gelişmiş ve liberal özel okulunu kurmak üzere yola çıktı ve MEF Okullarını hayata geçirdi.
Yeterlilik duygusu ve benlik algısını yansıtırken kişi kendisine farklı sorular sorar. Yeterlilik duygusu “yapabilmek”le ilgilidir: “Yazı yazabilir miyim?”, “Problem çözebilir miyim?” gibi sorulara yanıttır. Benlik algısıysa “olmak” ve “hissetmek”le ilgilidir: “Ben kimim?”, “Kendimden memnun muyum?”, “Yazmak konusunda kendimle ilgili duygularım neler?” sorularına cevap oluşturur. Yeterlilik duygusuyla ilgili kişinin kendisine sorduğu sorular, belirli bir işi yapacak güvene sahip olup olmadığının ve önündeki işi başarıp başaramayacağının cevabıdır. Benlik algısıyla ilgili cevaplar ise kişinin kendisine ne kadar olumlu/olumsuz baktığını ve bu konuda neler hissettiğini yansıtır. “Matematik beni huzursuz eder” tipik bir benlik algısı ifadesiyken, “Bu problemi çözebileceğime güveniyor muyum?” sorusu yeterlilik duygusu belirtisidir.
Yeterlilik duygusuyla benlik algısı arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. Kişi, bir matematik problemini çözeceğine güven duyabilir, ancak bunu hiç önemsemeyebilir; o zaman matematik problemlerini çözmek ona başarı duygusu yaşatmaz, kendisini değerli hissetmesine neden olmaz. Tarih ve coğrafya derslerine hiç ilgi duymayan bir öğrenci bu derslerdeki başarısızlığından hiç de rahatsız olmayabilir, çünkü bu konular benlik algısını etkilemez.
Sonuç
İlk temelleri aile içinde atılan ve daha sonra okul ve diğer yaşam deneyimleriyle gelişen yeterlilik duygusu proaktif özelliklerin altyapısını oluşturur. Hızla değişen dünyayla bütünleşmeyi hedefleyen ülkemizde de her alanda proaktif bireylerin gelişmesine önem vermek başlıca önceliklerimizden biridir.
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir