Kriz, mevcut dengelerin bozulması sonucu ortaya çıkan belirsizlikleri ve ani değişimleri kapsar. Buna bağlı olarak alışılagelmiş çözüm yaklaşımlarıyla bu süreci yönetmek mümkün değildir. Kriz dönemlerinde ortaya çıkan belirsizlikle birlikte yaşanan dilemma ise, kurumlarda çalışanların belirsizliği aşacak bilgilere ulaşmaya çalışmak yerine, ellerindeki fenerleri kapatıp belirsizliği ortadan kaldıracak bilginin kendilerine gelmesini bekleme moduna geçmeleridir. Bu belirsizlik ve bekleme ortamı kişilerde duygusal olarak da değişimler yaratarak kaygıyı arttırır. Kaygı ve endişe artarken kurum içinde karşılıklı güven ortamının da olmaması halinde yaşanan güven eksikliği kişilerin başta işini ve gelirini kaybetme olmak üzere farklı nedenlerle büyük korku yaşamalarına sebep olur. Bunun sonucu olarak kurum içinde stres artar, motivasyon ve buna bağlı olarak performans düşer. Oysa performans yönetimi bu dönemlerde her zamankinden daha da hassas ve önemli bir konu olup, gerek çalışanların gerekse kurum yönetiminin düşük performansı giderici her türlü tedbiri alması gerekir.
DEVAMINI OKUKaynak dergimizin 2009 yılında ele alınacak konu başlıklarını tartışırken şu anda okumakta olduğunuz 37. sayımızın “kriz” üzerine olacağını hiçbirimiz, değil aklımızdan geçirmek tahmin dahi edemezdik. Ekonomi iyi gidiyordu, siyasette ciddi problemler yoktu. Sadece, bazı söylentilere göre Mayıs ayını atlatabilirsek, yaz aylarında zaten ekonomi yavaşlardı, daha sonra ramazan ayı geliyordu ama Kasım-Aralık aylarında mutlaka küçük de olsa olumlu gelişmeler yaşanacaktı. “Türk parası çok değerli idi”, “cari açığımız büyüyordu”, “işsizlik artıyordu” gibi olumsuz görüşlere karşı dış ticaret açığını çevirebiliyorduk, ekonomi büyüyordu, ve benzeri olumlu görüşler arasında hep birlikte gidip geliyorduk.
DEVAMINI OKUBu yazımızda, yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz sırasında insan kaynaklarının neler yapması gerektiğiyle ilgili yöneticilerin deneyimleri aktarılmaktadır.
DEVAMINI OKUÖzel sektörde “kurum kültürü”, o kurumun rakiplerine karşı rekabet avantajını ve marka farklılaşmasını sağlar. Kamu sektöründe ise “kurum kültürü”, o kurumun hizmetlerinin etkinliğinin ve hizmet kalitesiningerçekleşmesini sağlar. Kurumun değerleri çalışanların değerleri ile uyum içinde olduğunda, işe yürekten adanma ve bağlılık kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bir kurum, çalışanlarının potansiyelini açığa çıkarıp, kurum vizyonuyla da çalışana ilham kaynağı oluşturduğunda, iş hayatında en başarılı kurumlar arasına girmesi kolaylaşır. Kurumun değerleriyle çalışanların kişisel değerleri arasındaki uyumun, finansal performans ile güçlü bir bağ oluşturduğunu göstermiştir. “Kim olduğunuz?” ve “Neyi temsil ettiğiniz?” sunduğunuz ürünün kalitesi ve sağladığınız hizmet ile aynı öneme sahiptir. Kurum kültürünü oluşturan değerler, kurumda çalışmış geçmiş liderlerin mirası veya mevcut liderlerin sahip oldukları inançlarının bir yansımasıdır. Kurumsal değişim liderlerin kişisel değişimleri ile başlar. Kurumlar değişmez, insanlar değişir!
DEVAMINI OKUGünümüzde, kurumların en değerli kaynaklarından bir tanesi sahip oldukları iş gücü, yani insan kaynaklarıdır. Bu kaynağın yönetilmesinde gösterilen performans, kurumların kısa ve uzun dönemdeki karlılığının doğrudan belirleyicileri arasındadır. Kurumların yürekten bağlı çalışanlara sahip olmalarının yolu, doğru çalışanı seçmekle ve uygun liderleri atamakla başlar. Bireylerin mesleklere ve kurumlara uygunluğunu, sahip oldukları kişilik özellikleri ve değerler belirler. Dolayısıyla işe alım ve atamalar, bu özellikler göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.Hogan’lar tarafından geliştirilen HPI testi, bireylerin sahip oldukları kişilik özelliklerinin ortaya çıkartılmasını sağlar. Belli mesleklerin belli kişilik özelliklerini gerektirdiği göz önüne alınacak olursa, işe alınacak adayların kişiliklerinin ölçülmesi, uygun kişinin seçilmesi için atılması gerekli adımlardan birisidir. Örneğin, tedbirliliği düşük olan bir kişiyi, hızlı tren makinisti yapmak beraberinde bazı riskler getirecektir ve dolayısıyla tercih edilmemesi gerekir. Ancak öte yandan, uygun işe uygun çalışanı seçmek için sadece kişilik özelliklerinin incelenmesi yeterli olmayacaktır. Bireyin hayatta ne yapmak istediği ve hangi insanların arasında mutlu olabileceği sahip olduğu değerlerle ilişkilidir.
DEVAMINI OKUYapılan birçok araştırma, maddi refahın bir dereceye kadar insanların mutluluğuna olumlu katkı sağladığını, ancak tek başına yeterli olmadığını göstermektedir. Robert Lane, ‘The Loss of Happiness in Market Democrasies’ ( Pazar Demokrasilerinde Mutluluğun Kaybı) kitabında bu konuyu araştırmış ve insan yaşamında mutluluğun ait olma, kişisel gelişim ve hakkaniyet gibi parasal karşılığı olmayan değerlerden kaynaklandığı sonucuna varmıştır. Günümüzde, hızla gelişen teknoloji ve artık sınır tanımayan global ekonominin baş döndürücü rekabet ortamı, şirket yöneticilerinin uykularını kaçırmaktadır. Bu ortamda yöneticiler için hisse senetlerinin değeri, kurumların piyasa değeri gibi para karşılığı anlamlar ön plana çıkmıştır. İş dünyasında bugün en çok üstünde durulan, finansal katkının dışında firmalara büyük saygınlık ve güven kazandıracak olan inovasyonun iki önemli alanı eko-inovasyon olarak bilinen çevreci yaratımlar ve düşük gelir düzeyi olan toplumlara hizmet edecek, onların yaşam kalitesini arttırmaya yarayacak ürünlerin geliştirilmesidir. Dünyanın lider firmaları gerçek değer yaratımının kendi çalışanları ve müşterilerinin ihtiyaç ve beklentilerinden başlayarak tüm insanlığın yararına gerek ekonomik gerekse sosyal ve çevresel katkıda bulunmak olduğunu kabul etmiş durumdadırlar.
DEVAMINI OKUGerçekleştirilen konuşmalar ve paylaşım bireyin farkındalığını artırarak, değişime olanak sağlar. Bireylerin diğer ekip üyelerinin özelliklerini öğrenmesiyle, birbirlerinin olgunlaşmalarına ve gelişmelerine sağladıkları katkı, bireyleri bireysel hedeflerden kurtulup ekip üyeleriyle ortak hedefler belirlemeye yöneltmektedir. Richard Barrett’in liderlik modeli, Maslov’un tanımladığı insan ihtiyaçlarıyla benzerlik göstermektedir. Model, liderin bulunduğu şartlar içerisinde belirli bir gelişimi sağlayan yedi liderlik bilincini birbirinden ayırır. Belirli bir liderin yönetimindeki ekiplerle sürdürdüğü çalışmalar hakkında on yılı aşkın bir süredir yapılan araştırma sonuçları, en başarılı liderlerin enerjilerini bilinçli olarak bu yedi düzey üzerine odaklayarak, liderlik değerlerini günlük çalışmalarına yansıttığını göstermektedir. Böylece kurum büyüme ve gelişme fırsatlarını değerlendirerek, kurum içindeki zorluklara ve dış dünya ve rekabetten kaynaklanan tehditlere uygun bir şekilde cevap verme yeteneğini kazanır. Ekip üyeleri, bireysel farklılıkları da dikkate alarak bir ekip oluşturmak isteğinde ise, üst yönetim ekiplerinde uyum programı başarı ile gerçekleştir.
DEVAMINI OKUGünümüzde iş hayatı (business) dünyaya yön veren üçüncü kurum olmuştur. Ancak çağdaş iş yaşamının din ve ordu gibi binlerce yıllık bir geleneği ve buna bağlı olarak ritüelleri oluşmamıştır. Topluma yön veren her kuruluşun sorumluluğu olması gerekirken, günümüz iş hayatının bu tür bir geleneğe ve role sahip olduğunu söylemek zordur.Her düzeydeki yöneticinin ve bütün çalışanların kararlarını yürekten inandıkları değerlere dayanarak vermeleri gerekir. Her karar kişilerin ve kurumun sahip olduğu değerle ilişkilendirilmezse değerlerin yaşaması ve hayata geçmesi mümkün olmaz.İş hayatı doğru işleri, doğru yöntemle yapmayı gerektirir. Bunun devamlı olabilmesi, sürdürülebilirliğe, iyi hizmete ve Richard Barrett’in tanımıyla kurumun ruhunun özgürleştirilmesine ihtiyaç gösterir.
DEVAMINI OKUBugünün iş hayatı içinde itibar kazanmak isteyen kurumlardan, rekabetle ilgili zorluklarla başa çıkmanın yanı sıra, dünyanın karşı karşıya olduğu zorlukları göğüslemek üzere sosyal sorumlulukları da üstlenmeleri beklenmektedir.Bu nedenle kurumların yeni iş ve yönetim modelleri yaratabilmeleri için, bugüne kadar geçerli olanların yerini alacak yeni uygulamaları başlatmaları gerekmektedir. insanların enerjilerini yansıtması için güçlü bir dayanak olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, kurumsal değişim ve dönüşüm sürecini başlatmadan önce kişisel değerler ile var olan ve istenilen kurumsal kültür arasındaki uyum derecesini görmemizi sağlayan bir çalışma yürütmek gerekir. İlk adım olarak Barrett’in Kültürel Dönüşüm Aracı’nı kullanarak bu konuya açıklık getirmek mümkün olmaktadır. Bu güçlü araç, sadece tanımlayıcı bir teşhis koymak değil, aynı zamanda dönüşüm için gerekli olan gündemi de yaratmaya yardımcı olmaktadır.
DEVAMINI OKUToyota Başkanı Watanabe’nin “Hiçbir değişim kötü değildir” sözüne rağmen kurumsal değişim süreçlerine farklı tepkiler ve dirençler gösteren çalışanların üç temel davranışa yöneldikleri görülmektedir, Kurban rolü: Değişim sürecinde iletişimin iyi yönetilmesi durumunda, değişime ilk anda tepki veren ancak daha sonra buna uyum gösterenlerin oranı beklenenden yüksek olacaktır. Uyum sağlama: Yukarıdaki örnekte olduğu gibi her çalışan değişimi yeni bir pozisyon, yeni bir görev gibi fırsata dönüştürme imkanı bulamasa da bu yeni oluşan ortama belli bir düzeyde uyum sağlayabilmelidir. Fırsata dönüştürme: Kurumsal farkındalığı yüksek, kuruluş dinamiklerinden haberdar, sektörünü yakından izleyen çalışanlar için değişim süreçleri gerçek bir fırsata dönüşebilir. HBR dergisinin Değişim için Stratejiler makalesine göre, kurban rolü üstlenenlerin değişime karşı gösterdikleri direncin temeli 4 ana nedene dayanmaktadır: Kendi dar açısından bakmak, Yanlış anlaşılma ve güven eksikliği, Farklı değerlendirmeler ve Değişime düşük uyum. Değerler bir kurumu benzerlerinden ayıran kavramlardır, eğer ayırıcı özellikleri yoksa sözde kalmaya mahkumdurlar.
DEVAMINI OKUBir kurumda aynı amaca hizmet etmesi beklenen kişilerin, enerjilerini iş dışındaki amaçlara, ilişkiden kaynaklanan problemlere ve kendi yarattıkları sorunları çözmeye ayırmaları ciddi bir verimsizlik doğurur. Richard Barrett bu duruma “kültürel entropi” adını vermiştir. Kültürel entropi olarak adlandırıldığında iş ortamında çalışanların enerjilerinin insan ilişkilerinden kaynaklanan sorunlar veya kendi yarattıkları sorunları çözmeye gitmesinin başlıca dört nedeni vardır: Kişisel tutarsızlık, Ekip içi tutarsızlık, Değerlerin tutarsızlığı ve Kurum misyonu ile çalışanlar arasında tutarsızlık. yenilikçilik ve yaratıcılığı kurumsal bir değer olarak vurgulayan bir kurumda hiyerarşi, bürokrasi ve baskıcı bir yönetim anlayışının egemen olmasıdır. Yenilikçilik ve yaratıcılık için gerekli olan hoşgörülü yönetim anlayışının olmadığı bir kuruma, yaratıcılık potansiyelini yansıtma beklentisi ile gelen bir çalışan, ruhunu ve dolayısıyla aklını ve duygusunu dışarıda bırakarak, sadece bedeniyle iş yerine gelir.
DEVAMINI OKUDemokrasiyle yönetilen ülkelerin bireyleri devletten bağımsız faaliyetler yürütebilmeleri ve kendilerini özgürce ifade edebilmeleri için sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaç duyar. Sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, gücü kötüye kullanmayanlar da dahil, bu gücü kontrol etmenin verdiği haz ve toplumda sağladığı itibar için o pozisyonları dolduruyor olabilirler. Bunu yöneticilerin pozisyona gelirkenki motivasyonları ve sahip oldukları ve olmadıkları değerlerle ilgilidir. Bu araştırmada Türkiyedeki bir sivil toplum örgütünün yöneticilerinin sahip olduğu değerler ölçülüyor.
DEVAMINI OKUSon beş yıldır yönettiğim seminerlerde ve geniş topluluklara dönük yaptığım konuşmaların birçoğunda katılımcılara ve dinleyicilere şu soruyu soruyorum: “Geçmiş işlerinizden başlayarak bugüne kadar olan iş hayatınızı düşünün, çeşitli nedenlerle hizmet aldığımız yerlerdeki gözlemlerinizi de katın ve şu soruya cevabınızı önünüzdeki kağıda yazın: “İnsanlar potansiyellerinin ne kadarını iş hayatına yansıtıyor?” Çalışan açısından, gözünü saatten ayırmadan ve sahip olduğuna inandığı potansiyelin ancak bir bölümünü yansıtabildiği bir işte çalışmak, kişide yetersizlik ve engellenme duygusu doğurur. Aile içi sorunlara yol açar, kişiyi hayata karşı eleştirel ve doyumsuz kılar. Kurum içinde bu kişiden hizmet alanları mutsuz eder ve kurumun iş sonuçlarını olumsuz etkiler. Her insan yaptığı işin birisine ve bir şeye hizmet ettiğini bilmek ister. kişi yaptığı işin kime ne katkı sağladığını açık olarak göstermediği takdirde bir doyum yaşayamaz ve yetersizlik hisseder. Yöneticinin, kendisine bağlı çalışanla kuracağı samimi ilişki bu konuda atılacak en önemli adımdır. Çalışanın ilgilerini bilmek, eşinin çocuklarının, anne ve babasının hayatındaki değişiklikleri izlemek, samimi bir ilişkinin başlangıcı olabilir. Bir işin çalışana ıstırap veren bir iş olmasını önleyecek olan en önemli kişi yöneticidir. Bunun için de genelleyerek değil, yukarıda sıraladığımız yaklaşımları kullanarak bireyselleştirerek ve özelleştirerek yönetmek gerekir.
DEVAMINI OKU“Kişilik psikolojisinin en temel soruları, “Ben kimim? ve “Ne için varım?” sorularıdır. Bunların cevabı olan varlığı anlamlandırma bireyin anlam duygusunu tanımlar. Doğal olarak bu duyguda değerlere ve iç potansiyele bağlı bireysel farklılıklar vardır. Anlam duygusu, bireyin hayat hikayesini oluşturur ve bireye kendini ifade etme fırsatı tanır. Hayattaki rolü ve bu rolün gerçekleşme süreci bu duyguda derinleşmeyi sağlar. Anlam duygusunun varlığı yaşama enerji olarak yansır. Anlam duygusunun yaşamdaki yeri 3 aşamalı olarak tanımlanır. 1. Keşif dönemi: Varlık sebebini tanımlama 2. Bağlanma: Bu yaşamsal anlamla bağlanma 3.Akış hali: Anlam duygusu yaşatan eylemlerle bir bütün olma. Akış hali sanat, yaratıcı faaliyetler ve bilimde kendiliğinden deneyimlenir ve otomatikleşir. Otomatikleşen akış halinde dış ödül veya motivasyona gerek duyulmaz. Anlamlı bir iş ortamı yaratılması, tatmin ve motivasyonun kalitesi işte anlam duygusunu artırır. Bütün bu duygular ve eylemler çift yönlü bir döngüyle birbirini etkiler. İş psikolojisi araştırmaları çalışanın iş terki ve işine atfettiği anlam arasında negatif korelasyon olduğunu göstermiştir. Bireyin var oluşunda ki kişisel anlam duygusunu yaratamaması “anlamsızlık duygusu”nu doğurur. Bu duygu yaşamdan zevk alma ve hatta yaşama şansını sınırlar. Patolojik psikoloji, adeta anlamsızlık duygusunun yol açtığı psikolojik sorunların bir toplamıdır.”
DEVAMINI OKUYapılan işe yüklenilen anlam işin yapılış biçimini etkileyebiliyor. Kişinin enerjisini ve motivasyonunu yaratabildiği gibi tamamen de yok edebilmektedir. Görevlerinin anlamsız ve gereksiz olduğunu düşünen kişilerin işlerine yansıttıkları davranışları büyük bir olasılıkla kurumun beklentisinin altında kalacaktır. İnsanların enerjilerini harekete geçiren, motivasyonlarını yaratan tabiî ki birçok sebep vardır. Bu bazen vizyon sahibi olmak, sevdiği işi yapmak, iyi para kazanmak, saygı görmek, rahat bir çalışma ortamında sevdiği arkadaşlarıyla çalışmak olabilir. Ancak Türkiye koşullarında çalışanlar, kurumlarından beklediklerinin birçoğunu elde edemeyebilir. Kişiyi görevine veya kurumuna bağlayacak bir neden olmadığında ise bir süre sonra kişi görevini söylene söylene yapmaya başlayabilir ve kişinin işi için harcadığı enerjisi düşebilir. Takdirin kişi üzerindeki motivasyonu tartışılmazdır. Ancak rekabetçi iş ortamı, çalışanlardan hizmette mükemmellik ve sürekli motivasyon bekler. İşte bu durumda çalışanlara yaptıkları işin anlam ve değerini açıklamak ve işlerine anlam katmalarında destek olmak aranılan yönetici davranışlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazen birey kendi başına yapmış olduğu işin değerini anlamakta zorlanabilir. Anlamasını sağlayarak beklenti ötesinde motivasyon yaratılabilir.
DEVAMINI OKUÇalışanların şirkete karşı duydukları bağlılık şirketin finansal performansının en temel ögelerindendir. Yanlızca, şirkete bağlılık duyan kişiler işverenleri için “fazladan” yük taşımaya gönüllü olup, bütünsel olarak kurumun faydası için çaba sarfederler. Çalışan bağlılığının yüksek olduğu şirketlerde hem işletme gelirlerinin, hem de net kârın çok daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Çalışan bağlılığının diğerlerine göre daha düşük olduğu şirketlerde bu kritik performans göstergeleri oldukça düşüktür. Şirket çalışanlarının gözünde “ilk amirler” kurum değerlerini belirleyen en önemli etkenlerdendir. İyi bir yönetici performansı olduğundan daha iyi gösterme şansına sahip olabilir, kötü bir yönetici ise işin olduğundan daha az sağlıklı görünmesine neden olabilir. Ancak dünyanın en iyi yöneticileri dahi kendi etiğine sahip olmayan bir kurumu etik hale getiremezler. Liderlik katlanarak büyüyen değişimleri üretebilmek ve bunu sürekli kılabilmektir. Yönetim ise mevcut sistemin çalışmasını sürdürebilmektir. Liderlik insanlar ve kültür yoluyla bu değişimleri sağlar. Liderlik “soyut” ve “tutkulu” bir iştir. Yönetim sistemler ve hiyerarşi vasıtasıyla işler. “Somut” ve “sükunet gerektiren” bir iştir. Lider vizyonu ve stratejileri belirler, bağlılık için insanlara ilham verir. Yönetici planlar ve bütçeler yapar, bunlara uyulmasını sağlar.
DEVAMINI OKU“Kişilik psikolojisi insan doğası ile ilgilenmektedir. Genellikle üç soruyu cevaplandırmaya çalışır: 1. Birbirimize nasıl ve hangi yönlerden benzeriz? 2. Birbirimizden nasıl ve hangi yönlerden ayrılırız? 3. Yaptıklarımızı neden yaparız? Kişilik psikolojinin cevap aradığı yukarıdaki üç soruya verdiğimiz cevaplar, bize iş hayatında da yardımcı olmaktadır. İşe alımlarda, en doğru kararı vermek için adayların sahip olduğu özellikleri bilmek isteriz. Yönetilmesi kolay mı? İşi sahiplenecek mi? Müşterilerle kolay anlaşacak mı? Yaratıcı mı?
Yeni işinde beklenenleri yerine getirebilecek becerilere sahip mi? vb. Tüm bu soruların cevabını ararken atmamız gereken en doğru adım, seçeceğimiz kişinin, o işi en iyi yapan kişilerle “hangi yönlerden benzediğine” bakmaktır. Kişilerin sahip oldukları yetenek ve kişilik özelliğinden bağımsız olarak, kuruma duydukları sadakat ve o kurum içerisinde olmanın getirdiği anlam duygusu, başarma isteği ile birlikte uzun süreli çalışma isteğini de beraberinde getirmektedir. Kurumların işe alım süreçlerinde “”uyum”” sözcüğü, kilit kelimelerden birini oluşturmaktadır.”
İş yaşamında kişinin stresini azaltan faktörlerden “adanmışlık” aynı zamanda yönetimlerin kurumda en üst düzeyden en alta kadar aradıkları bir özellik olsa gerek… İş doyumu yüksek ve kurumuna bağlı çalışanlara sahip olmak kuruluşları ancak ortalama üstü bir performansa taşıyabilir. Uygun yüksek performansa adanmış çalışanlarla ulaşmak mümkün oluyor. Tüm çalışanların işlerine adanmışlık düzeyinde sahip çıkmaları hiç kolay olmuyor. Bunu kişinin profesyonellik anlayışının bir parçası olarak düşünmek oldukça iyimser bir beklentidir. Yapılması gereken, adanmışlığı kurum kültürünün bir bileşeni haline getirebilecek, sihirli değneği bulmak…Değerlerin hayata geçmesi, kurumların duvarlarına asılan panoların büyüklüğü ile doğru orantılı değildir. Değerler konuşularak uygulanır hale gelir, uygulandıkça da yerleşir, içselleştirilir.
DEVAMINI OKUCelemi Solution Poviders’ın kurucusu Klas Mellander ile yapılan çalışmada Klas Mellander’in “iş simülasyonları” ile ilgili görüşlerine ulaşabilirsiniz.
DEVAMINI OKUBir lider, çalışanların nasıl bir gün geçireceklerinin kendi tutumuna bağlı olduğunun bilincindedir. Bireylerin işlerini sevmek ve benimsemek ile ilgili kendi kendilerine aldıkları kararların dışında, çalışanların motivasyon ve morali üzerinde en güçlü etkenlerden biri de yöneticileridir. Çalışan ile yöneticisi arasında gelişen doyumlu ilişki bireyin işinde daha fazla “anlam duygusu” yaşamasına neden olur. Her sabah ofisinize girer girmez çalışanlarınız ile geçirdiğiniz ilk dakikalar kişilerin motivasyonu ve morali üzerinde önemli bir etki yaratır. İşe doğru başlayın. Gülümseyin. Dik ve güvenli bir şekilde yürüyün. İş ortamınızı dolaşın ve insanları selamlayın. O günden beklentilerinizi ve o günkü hedeflerinizi onlarla paylaşın. Çalışanlarınıza “o” günün verimli, harika bir gün olacağı duygusunu verin. Herşey sizinle yeniden başlar. Liderin başarısız olduğu konuların başında, çalışanlardan ne beklediğini tam ve net bir şekilde onlara aktaramamak gelmektedir. Lider iş hedeflerini, istenilen sayıları, raporların son teslim tarihlerini ve şartların neler olduğunu net bir şekilde anlattığını zanneder ancak çalışana mesaj farklı gitmiş olabilir. Liderler kendilerine çalışanların motivasyon düzeyleri sorulduğunda, bu durumu onların işte neler yaptıklarını anlatarak tanımlamaya çalışırlar. İşte sizin çalışanlarınız da aynı bilgeye ihtiyaç duyarlar. Yönetici ile gerçekleştirilen olumlu etkileşim, çalışanların motivasyonunda anahtar faktöre sahiptir. Yöneticiler her çalışanına haftada bir saat ayırmayı programlarına ekleyebilirler.
DEVAMINI OKU