Paydaş Çalışanlar: Değişim Kültürünün Bir Ürünü

Kurumlarda Kültür Değişimi

Teknolojik yenilikler, hizmet sektöründeki gelişmeler ve küreselleşme sonucunda paranın, teknolojinin ve insan kaynağının serbest dolaşımı, firmalara rekabet üstünlüğü sağlayan varlıkların niteliğini değiştirdi. Çalışan yetkinlikleri, organizasyonun öğrenme yeteneği ve çalışan bağlılığının ekonomik değeri karşısında taşınmazların/sabit varlıkların değeri oldukça azaldı. Çalışanın şirketine yatırım yapması, bir yandan, işe çekicilik kazandırmayı ve çalışanı işte tutmayı, bir yandan da, işyerinin performansından, kârlılığından ve geleceğinden kendini sorumlu hissetmesini hedefliyor. Sonuç olarak, çalışan ve işveren arasındaki dengeler değişti. Bugün, çalışanların hızla iş değiştirmesi gelişmiş ülkelerin en önemli sorunlarının başında geliyor. Çalışanın işe olan bağlılığını artırmanın gerekliliği, firmaları, çalışanlarına hisse satmaya ve çalışanları da, çalıştıkları kurumların hisselerini talep etmeye yöneltti.

Çalışanın işe bağlılığını artırma zorunluluğu, şirketleri, çalışanlarına hisse vermeye; çalışanları da, çalıştıkları kurumların hisselerini talep etmeye yöneltti. 

United Hava Yolları, 1990’lı yıllarda, “İsteğe Bağlı Çalışan Hissedarlığı” uygulamasıyla olağanüstü bir başarıya imza attığında, dikkatleri üzerine çekmişti. 1994 yılında başlatılan uygulama ile, ücretlerden yapılan ortalama yüzde 15 lik bir kesinti karşılığında, şirket hisselerinin yüzde 55 i çalışanlara devredildi. 12 kişilik Yönetim Kurulu’ndaki üç sandalye çalışanlara verilerek hayati kararlarda oy sahibi olmaları sağlandı. Artan verimlilik, çalışan şikayetlerinde azalma, pazar payı ve kârlılıktaki artış, United Hava Yolları’nın başarısını somutlaştırdı ve şirket 1995-1999 yılları arasında Standard & Poor’s ilk 500 listesine girdi.

Bu örnek son yıllarda hızla güçlenen bir eğilimi temsil ediyor. İsteğe Bağlı Çalışan Hissedarlığı, çalışanların yönetime ve kararlara katılımını kapsayan çok yönlü bir olgu. Geleneksel şirketlerde güç ve yetki, şirketin kurucusu, yatırımcısı ve başkanında toplanırdı. Daha sonraki aşamada, yönetimler hızlanan rekabette finansal gücün yeterli olmadığını, performansı artırmak için insan sermayesinin geliştirilmesi gerektiğini farkettiler. Bugünlerde ise, yeni bir döneme geçiliyor. Değişen ekonomik koşullarda, çalıştığı şirkete yatırım yapan, hisselerini satın alan, böylelikle ekonomik gücü arkasına alan ve işyeriyle daha kapsamlı organik bağ kuran çalışanlar önemli bir rekabet üstünlüğü yaratıyorlar. 

Teknolojik yenilikler, hizmet sektöründeki gelişmeler ve küreselleşme sonucunda paranın, teknolojinin ve insan kaynağının serbest dolaşımı, firmalara rekabet üstünlüğü sağlayan varlıkların niteliğini değiştirdi. Çalışan yetkinlikleriorganizasyonun öğrenme yeteneğive çalışan bağlılığının ekonomik değeri karşısında taşınmazların/sabit varlıkların değeri oldukça azaldı. Çalışanın şirketine yatırım yapması, bir yandan, işe çekicilik kazandırmayı ve çalışanı işte tutmayı, bir yandan da, işyerinin performansından, kârlılığından ve geleceğinden kendini sorumlu hissetmesini hedefliyor. 

Sonuç olarak, çalışan ve işveren arasındaki dengeler değişti. Bugün, çalışanların hızla iş değiştirmesi gelişmiş ülkelerin en önemli sorunlarının başında geliyor. Çalışanın işe olan bağlılığını artırmanın gerekliliği, firmaları, çalışanlarına hisse satmaya ve çalışanları da, çalıştıkları kurumların hisselerini talep etmeye yöneltti. 

Amerikan Ulusal Çalışan Hissedarlığı Merkezi’nin 2000 verilerine göre, 8,5 milyon katılımcıyı kapsayan ve toplam değeri 400 milyar doları geçen 11,500 çalışan hissedarlığı planı var. Yeni Zelanda borsasına kayıtlı firmaların yüzde 25’i çalışan hissedarlığını benimsiyor. Avrupa’da ise, girişimci firmaların yüzde 50 si çalışan hissedarlığı programını uygularken, kalanların yüzde 25 i yakın gelecekte hedefliyor.

Çalışan hissedarlığı bugün için yeni ve sınırlı bir uygulama; belki de, daha çok çalışanı içine aldıkça, daha güvenilir bir yapıya kavuşturulduğunda, kapitalizmi daha anlamlı ve ödüllendirici bir sistem haline getirecek bir yol olacaktır.

Kaynak:

  1. Shperling, Zipi ve Denise M. Rousseau. (2001). “When Employers Share Ownership with Workers”, C. L. Cooper ve D. M. Rousseau (eds) Trends in Organizational Behavior : Employee versus Owner Issues in Organizations, vol. 8, J. Wiley & Sons, s.19-44.
yazar avatarı
Leyla Erdaş; Baltaş, İnsan Kaynakları Asistanı, Psikolog

Diğer Makaleler

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

Son Makaleler

En Çok Yorumlanan

Öne Çıkan Videolar

Hayatın Hakkını Vermek

Hayatın Hakkını Vermek | Prof. Dr. Acar Baltaş | TEDxIzmir

Mesleğimi nasıl seçmeliyim?

Kurumların yönetim felsefesini hayata taşıyan insan ve değişim projeleri üzerine çalışan Prof. Dr. Zuhal Baltaş, mesleğinizi nasıl seçmelisiniz konusu üzerine bilgi veriyor.

Hayalini Yorganına Göre Uzat

Prof. Dr. Acar Baltaş, TEDxAnkara'da yaptığı konuşmada istek ve başarı arasındaki ilişki ile "yatkın olduğumuz şeyleri hayal etmenin" önemini anlatıyor.

Öne Çıkan Kitaplar

yazar avatarı
Leyla Erdaş; Baltaş, İnsan Kaynakları Asistanı, Psikolog
Personova Kişilik Envanteri Testi