Ekip çalışması; Güzel Sanatlar Akademisi’nde Mimarlık Eğitimi aldığım yıllarda tanıştığım ve inandığım bir çalışma biçimiydi. Bu yöntemin mucizeler yarattığını görmem birkaç yıl sonraya rastlar.

Önce Müzik…

1976‘da ülkemizde, müzik dünyasında o zamana kadar yapılmamış bir ilke imza atıp Çiğdem Talu ve Melih Kibar‘la birlikte, söz yazarı – besteci ve yorumcu olarak unutulmaz eserler üretecek bir ekip oluşturmuştuk. “İşte Öyle Bir Şey”, “Bir de Bana Sor”, “Sevdan Olmasa”, “Etme Eyleme”, “İçimdeki Fırtına”, “Hep Böyle Kal” ve “Söyle Canım”; o ekip çalışmasının ürünü olarak otuz yıldır söylenen ve dinlenen şarkılar…

Sonra Müzikal…

1980 – 1984 yılları arasında bir başka alanda güçlü bir ekip çalışması içinde buldum kendimi: Haldun Dormen‘in yazıp, yönettiği, Egemen Bostancı prodüksiyonu “Hisseli Harikalar Kumpanyası” ve “Şen Sazın Bülbülleri” adlı iki müzikalin başrolünü Türk Tiyatrosu’nun usta sanatçılarıyla paylaşmıştım. Müzik, tiyatro, kostüm ve dekorun en yetenekli isimlerinin oluşturduğu ekip arkadaşlarımın projeye inançları, dayanışmaları ve çalışmaları bize başarının keyfini yaşatmıştı tam dört yıl boyunca.

Derken Sinema…

Beyaz perdede ise başrolünü oynadığım “Meryem ve Oğulları”, “Renkli Dünya” ve “Bir İlkbahar Sabahı” adlı müzikal filmler tümüyle birer ekip çalışmasının ürünleriydi. Türk Sineması‘nın “Yeşilçam” diye anıldığı, ve imkanların kısıtlı olduğu yıllarda tüm prodüksiyon ekibinin inanç ve tutkuyla, yönetmenin gözünün içine bakarak nasıl harikalar yarattığını orada gördüm ve yaşadım.

İlk albümümden bugüne, otuz yedi yıldır süregelen müzik yaşamımda değişmez prensiplerimden biri: “Güçlü bir ekip oluşturmak ve bu ekip ile bir büyü yaratıp, sürdürebilmektir.”

Nihayet Sahne Showları…

Müzikallerden sonra konserlerimde yalnızca şarkı söylemek bana yetmemeye başlamıştı. Sahne showlarında dramatik bütünlükler ve müzikal kurgular aramaya başladım. “Yaşadım, Yıldızlar Şahidimdir”, “Sen Unutulacak Kadın mısın?” ve “Baba – Oğul Konser Show” gibi temalı konserler beni daha çok doyuruyordu. 

Bu tarzın son örneği; iki yıldır üniversite ve sivil toplum örgütlerinin düzenlediği özel günlerde sergilediğim Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı’nı anlatan “Mustafa Kemal’i Gördüm Düşümde” adlı temalı konserdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarından başlayarak, Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı’ndan günümüze uzanan bir zaman perspektifi içinde şiir, türkü ve şarkıları, olaylar ve anıları, barkovizyon desteğiyle sunan, kesintisiz 90 dakikalık bir kurgu oluşturduk. Ulusal birlik ve bilincimizi pekiştirmeyi amaçlayan bu gösterinin başarısında, işlerini inanç, sevgi ve tutku ile yapan bir ekibin payı büyüktür. 

Aslında ekip çalışmasına en güzel örnek, Kurtuluş Savaşı‘nı bir Millet Meclisi ile yürüten Mustafa Kemal ve Silah Arkadaşları değil midir? 

Sahne önünde ve arkasında birlikte çalıştığım arkadaşlarımla; inanç ve coşku içindesinerji oluşturmak, başarıyı onlarla paylaşmak ve onları her fırsatta bu başarıya ortak ederek onurlandırmak, benim için son derece önemlidir. 

Ekip çalışmasının sırrı paylaşmak ve “ben” yerine “biz” diyebilmektir.