Bilgi ekonomisinde rekabet üstünlüğü, şirketlerin maddi ve mali kaynaklarından çok, entellektüel sermayelerini nasıl yönettiklerine bağlı. Geleceği gören büyük şirketlerde giderek, CEO’ların (Chief Executive Officer) yanı sıra, entellektüel sermayeyi etkin ve doğru şekilde yönetmekten sorumlu CKO’ların (Chief Knowledge Officer) görevlendirildiğine tanık oluyoruz. İnsan kaynakları bölümleri de idari işlerden çok, çalışanların bilgi, beceri, ve birikimlerini stratejik olarak yönetmeye odaklanıyorlar. İnsan kaynakları uzmanlarının, bilginin elde edilmesi, kodlanması, dağıtılması, eğitim ve gelişim programları ile sürekli yeni yetkinliklerin kazanılması, iş süreçlerinin buna göre yeniden tasarlanıp düzene konulması gibi kurumun başarısını en fazla etkileyecek konular üzerinde giderek daha fazla önemle durmaları gerekmekte.
Parasal ve maddi kaynakları kullanma konusunda kılı kırk yaran yatırımcı ve yöneticiler, ne yazık ki, entellektüel girdiler ve çıktıları ihmal ediyorlar.
Bilgi ekonomisinde rekabet üstünlüğü, şirketlerin maddi ve mali kaynaklarından çok, entellektüel sermayelerini nasıl yönettiklerine bağlı. Geleceği gören büyük şirketlerde giderek, CEO’ların (Chief Executive Officer) yanı sıra, entellektüel sermayeyi etkin ve doğru şekilde yönetmekten sorumlu CKO’ların (Chief Knowledge Officer) görevlendirildiğine tanık oluyoruz. İnsan kaynakları bölümleri de idari işlerden çok, çalışanların bilgi, beceri, ve birikimlerini stratejik olarak yönetmeye odaklanıyorlar. İnsan kaynakları uzmanlarının, bilginin elde edilmesi, kodlanması, dağıtılması, eğitim ve gelişim programları ile sürekli yeni yetkinliklerin kazanılması, iş süreçlerinin buna göre yeniden tasarlanıp düzene konulması gibi kurumun başarısını en fazla etkileyecek konular üzerinde giderek daha fazla önemle durmaları gerekmekte.
“Entellektüel sermaye” kavramı, henüz gereği kadar anlaşılmış olmaktan uzak. Parasal ve maddi kaynakları kullanma konusunda kılı kırk yaran yatırımcı ve yöneticiler, ne yazık ki, entellektüel girdiler ve çıktıları ihmal ediyorlar. Çoğu şirket yöneticisine sahip oldukları bilginin ne kadarını kullandıkları sorulsa, alınacak cevap büyük olasılıkla “sadece yüzde 20”yi geçmez. Oysa, şirketin piyasa değeri ile defter değeri arasındaki fark olarak tanımlanan entellektüel sermaye, gerçekten de kağıt üzerindeki değerden onlarca, bazen yüzlerce defa fazla olabilmekte.
Fortune dergisi editörü Thomas Stewart, entellektüel sermaye kavramını başlıca üç başlık altında ele alarak, yönetim çevrelerinde tanınmasını sağlamıştır.
- İnsan Sermayesi: Başarıda sürekliliğin sağlanması, kurumun bilgi, deneyim ve becerilerinin artırılmasına, bir başka deyişle çalışanların kişisel gelişimlerine yapılacak olan yatırımın ön planda tutulmasına bağlıdır.
- Yapısal sermaye: Kurumun ürettiği bilginin tescil edilmesi, herkes tarafından bilinmesidir. Bu şekilde uzmanlık, bilgi, deneyim, kuruma malolur ve ihtiyaç duyulduğunda ulaşılabilir.
- Müşteri sermayesi: Kurumun ilişkide olduğu kişi, kurum ve kuruluşların tatmini ve bağlılıklarıdır.
Bu üç ögenin uyum içinde işleyişi, kurum içinde yaratıcılığı, yeniliğe açık olmayı, işbirliğini ve geribildirimi geliştirir. Bu gerçeği farkeden öncü yöneticiler, entellektüel sermaye yönetiminin performans üzerindeki olumlu etkilerini görmektedirler.
Değişimlerin çok hızlı yaşandığı günümüz bilgi çağında, entellektüel sermaye yönetiminin önemi gittikçe artmaktadır. İnsan kaynakları departmanları da, insan sermayesine yapacakları bilinçli yatırımlarla sürekli yeni yetkinliklerin kazanılmasını sağlayacak, ve bunu yapısal sermaye ile bütünleştirip müşteri merkezli çalışmalara yön vererek kurumun geleceği üzerinde söz sahibi olacaklardır. Hiç şüphesiz, bu yeni zenginlik kaynağının doğru bir şekilde kullanılması, rekabet ortamındaki şirketlere öncelikli bir üstünlük sağlayacaktır.
Kaynak:
- Bontis, Nick, “There is a price on your head: Managing Intellectual Capital Strategically”, Business Quarterly, Summer 96, Vol. 60 Issue 4, p40, 7p, 1bw
Yorum Bırakın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir